Allah İlmi Nasıl Kaldırır?
Dr. Murat Kaya, Allah'ın ilmi kullarından nasıl kaldırabileceğini anlatıyor...
Abdullah bin Amr bin Âs (r.a) “Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i şöyle buyururlarken işittim” demiştir:
“Allâh Teâlâ ilmi kullarının sadrından silmek ve çekip almak sûretiyle kaldırmaz. Ancak âlimlerin rûhunu kabzetmek sûretiyle alır. Nihâyet hiçbir âlim kalmayınca insanlar kendilerine câhil bir takım kimseleri reis edinirler. Bunlara sualler sorulur, onlar da ilimleri olmadığı halde fetvâ verirler. Böylece hem kendileri dalâlete düşer, hem insanları idlâl ederler.” (Buhârî, İlim, 34)
BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?
Ebu’d-Derdâ (r.a) anlatıyor:
“Rasûlullâh (s.a.v) ile beraberdik. Mübârek gözlerini semâya dikip:
«–Şu anlar, ilmin insanlardan çekip alındığı anlardır. Öyle ki insanlar ondan hiçbir şeye kâdir olamazlar!» buyurdular.
Ziyâd bin Lebîd el-Ensârî (r.a) araya girip:
«–Bizler Kur’ân’ı okuyup dururken ilim bizlerden nasıl alınır? Vallahi biz onu hem okuyacağız, hem de hanımlarımıza ve çocuklarımıza okutacağız!» dedi.
Rasulullah (s.a.v) de:
«–Allâh iyiliğini versin ey Ziyad, ben de seni Medine’nin fakihlerinden sayardım. Bak işte Tevrat ve İncil, yahudilerin ve nasrânîlerin elinde, onlara ne faydası oluyor? (Onları okuyorlar ancak muktezasıyla amel etmiyorlar)» buyurdular.”
Râvî Cübeyr sözlerine şöyle devam eder:
“Bir müddet sonra Ubâde bin Sâmit (r.a)’a rastladım.
«–Kardeşin Ebu’d-Derda ne söyledi, işittin mi?» dedim ve ona Ebu’d-Derdâ’nın yukarıda söylediklerini haber verdim. Bana:
«–Ebu’d-Derda doğru söylemiş, dilersen kaldırılacak olan ilk ilmin ne olduğunu sana haber vereyim: Huşû… Büyük bir câmiye girip huşû üzere olan tek bir şahıs bile göremeyeceğin günler yakındır!» dedi.” (Tirmizi, İlim, 5/2653; Dârimî, Mukaddime, 29)
İlmin insanlardan alınması, onların ibret, hikmet, derinlik ve amelden uzak kalmaları demektir. Zira zâhiren bilgileri vardır ancak onun hakikatine nüfuz etmezler, hikmetini kavramazlar ve muktezâsıyla amel etmezler.
Ziyâd bin Lebîd (r.a), Rasûlullâh (s.a.v)’in ilmin kaldırılacağına dair ihbarını hayretle karşılamış:
“‒Biz ve çocuklarımız Kur’ân’ı okuyup duruyoruz, onlar da kendi çocuklarına okurlar, bu, kıyâmete kadar böyle devam edip gider!” demiştir.
Rasûlullâh (s.a.v) de İncil ve Tevrat’ın ehl-i kitap tarafından okunmasına rağmen onların ahkâmıyla amel etmediklerini, dolayısıyla sanki yokmuş gibi onlara hiçbir fayda sağlamadığını misâl vermiş ve Müslümanların da böyle olmaması için îkâzda bulunmuştur. (Bkz. İbn-i Mâce, Fiten, 26; Ahmed, V, 266; Heysemî, I, 200)
Böylece Allâh Rasûlü (s.a.v) ilmiyle amel etmeyen âlimi câhil derecesine indirmiş olmaktadır.
Aliyyü’l-Kârî der ki:
“Yani onların İncil ve Tevrat’ı amel etmeksizin okumaları sebebiyle istifade edemedikleri gibi, ey Müslümanlar siz de böylesiniz, Kur’ân’ın muhtevasını anlayıp onunla amel etmediğiniz müddetçe Kur’ân’dan istifade edemezsiniz.”
İlim tahsiline ihtimâm göstermek ve bu hususta hırslı olmak îcâb eder. İlmi hızfedip ezberlemelidir. Zira ilim, çekilip alınan ve kaldırılan bir şeydir. Fırsatı kaçırmadan onun nimetlerinden istifade etmelidir.
İlim sâhibi kişiler ilmi neşredip her tarafa yaymalıdır.
Câhilleri reis edinmemelidir.
Hakîkî riyâset (baş olma), ilim sâhibi olmaktır.
YORUMLAR