Allah İnsana Neden Beyan Kabiliyeti Verdi?

Allah’ın kullarına en büyük emâneti nedir? Cenâb-ı Hak, insanoğluna neden beyan kâbiliyeti vermiştir?

Kur’ân-ı Kerîm, kâinâtın yaratılış gâyesini ve insanın varlık hikmetini beyân edip kâinattaki ilâhî nizâma âhenktar bir hayat yaşamamızı tebliğ eden bir fermân-ı ilâhîdir. Cenâb-ı Hak, âyet-i celîlelerde insan, Kur’ân ve kâinattaki ulvî mîzâna şu şekilde temas buyurmaktadır:

“Rahmân olan Allah, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yaratıp beyânı tâlim etti.” (er-Rahmân, 1-4)

ALLAH’IN KULLARINA EN BÜYÜK EMANETİ NEDİR?

Cenâb-ı Hakk’ın âyet-i kerîmede evvelâ Kur’ân’ı öğretip, sonra da insanı yaratmasından bahsetmesi, yaratılış hikmetinin diğer bir ifâdesidir. Bu ifâde, insanın sâir mahlûkattan farklı olarak yaratılış gâyesinin “kulluk” olduğunu bildirmekte ve aynı zamanda Kur’ân karşısındaki mes’ûliyetimizi hatırlatmaktadır. Zira insanın gerçek haysiyet ve şerefi, Kur’ân ile yaşadığı ve onun ahlâkına büründüğü nisbettedir. Bunun için de Rahmân olan Allah, insanlarla alâka kurma lûtfunda bulunmuş ve bunun için de kullarına en büyük emâneti olmak üzere Kur’ân-ı Kerîm’i göndermiştir.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Sizden birisi Rabbi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse huzûr-i kalp ile Kur’ân okusun.” (Süyûtî, I, 13/360)

CENAB-I HAK İNSANOĞLUNA NEDEN BEYAN KABİLİYETİ VERMİŞTİR?

Cenâb-ı Hak, hidâyet rehberi olan Kur’ân’ı idrâk edebilmesi için de insanoğluna beyan kâbiliyeti vermiştir. Yukarıdaki âyet-i kerîmelerin devâmında da şöyle buyrulur:

“Güneş ve Ay bir hesapla harekette. Yıldızlar ve bitkiler hep secdede. Semâyı bu âhenkle O yükseltti ve bu mîzânı koydu ki siz de ders alıp ölçü dışına taşmayasınız. Öyleyse siz de ölçüyü adâletli kullanın da dünya ve âhiret mîzânında zarara uğramayasınız.” (er-Rahmân, 5-9)

Bir başka sûrede de şöyle buyrulmaktadır:

“Yedi kat göğü birbiriyle tam uyum içinde yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak: Herhangi bir kusur görebilir misin? Sonra tekrar tekrar gözünü çevir de bak. Gözün, bir kusur bulamadığından, eli boş ve bitkin hâlde geri döner.” (el-Mülk, 3-4)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR’AN NASIL YAŞANIR?

Kur’an Nasıl Yaşanır?

TAKVA İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Takva İle İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.