Allah Kalplerini Mühürlediği İnsanları Niçin Cehennemle Cezalandırıyor?
“Allah kalplerini mühürlediği insanları niçin cehennemle cezalandırıyor?” sorusunun cevabı... Deist ve ateistlerin en çok sorduğu sorular ve cevapları...
İnsan, ancak bildikçe sükûta bürünür. Ancak mârifeti arttıkça hiçlikteki idrâki artar. İdraksizler de kendi kötülüklerini örtbas etmek için sordukları;
“Allah kalplerini mühürlediği insanları niçin cehennemle cezalandırıyor?” gibi suallerin girdabında boğulur.
Yahu;
Kul mühürletmedikçe yüce Allah, kendi yarattığı bir kulunun kalbini mühürler mi? İşe yaramaz hâle gelmemiş bir şeyi kimse çöpe döker mi? Kalbi mühürlü kimseye, her şeyden önce, acaba ne yapıp da mühürlendiğine bakmalı.
Şu prensibi unutmamalı:
Allah sonsuz rahmet ve hikmet sahibidir. Kullarına zulmetmez. Abes, mânâsız ve gayesiz bir iş de yapmaz.
Dolayısıyla; Cenâb-ı Hak bir kulunun kalbini mühürlüyorsa, bunun sebeb-i hikmeti vardır. Biz bunu bilmesek de...
Nitekim Rabbimiz, Kur’ân’da; «Allah (şu vasıftaki kişilere) hidâyet vermez!» âyetleriyle, sebeplerin bir kısmını bize bildirmiştir.
Dolayısıyla; nankörlük, zulüm, fısk u fücur ve yalancılık gibi kötü özelliklere ısrarla devam edenlerin kalpleri mühürlenmektedir. (Bkz. el-Bakara, 258, 264; Âl-i İmrân, 86; el-Mâide, 51, 67; el-En‘âm, 144; et-Tevbe,
19, 24, 37, 80, 109; en-Nahl, 107; el-Kasas, 50; ez-Zümer, 3; el-Mü’min, 28, el-Ahkāf,
10; es-Saff, 5, 7; el-Cuma, 5; el-Münâfikûn, 6.)
Yine Cenâb-ı Hak, sevdiği ve sevmediği vasıfları zikretmiştir. Buna göre; Rabbinin sevmediği vasıflarda ısrar edenlerin, hidâyetten mahrumiyetlerine şaşırmamak ve bunu -hâşâ- bir zulüm olarak görmemek gerekir.
Görüleceği gibi buraya kadar gelen suallerin hepsi, varlık sebebimiz olan imtihanı sorgulamaya çalışıyor. Onda bir mantık hatası aramaya çalışıyor. Hâlbuki hakikat apaçık ortada. Dolambaçlı, keçi yollarına sapmanın hiç yeri yoktur. Üstelik; böyle vesveseler üretti diye, insan imtihandan kurtulacak da değildir.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“Gör ki, kendi aleyhlerine nasıl yalan söylediler ve (mahşerde) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!” (el-En‘âm, 24)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Yayınları, Aklın Cinneti DEİZM