Allah Kimleri Sevmez?

Allah kimleri sevmez? Allah kuluna ne kadar yakındır? Allah kimleri veya hangi kullarını sevmez? Âyet-i kerîmelerde bildirilen, Allah’ın sevmediği kullar kimlerdir? Seher Küçük yazdı...

Konya’da İnce Minareli Medrese’nin önünden geçerken gayr-i ihtiyârî durur, dakikalarca izlerim medresenin kapısını... Nakkaşların göstermiş oldukları sabır, îtinâ ve emeklerine hayran kalmamak mümkün değil!..

Selçuklulardan sonra kaç devlet, kaç asır, kaç nesil geçmesine rağmen alın terleri, ihlâsları hâlen asırlara mesaj vermeye devam etmekte… Oydukları ahşapların, taşların âhenginde tevâzûlarına, hilmlerine, zarîf kişiliklerine şâhit olur, o devirlere giderim sessizce... Acaba onların yetişemedikleri rızık telâşeleri, sinirlenip öfkelendikleri üzücü hâdiseleri yok muydu? Birbirlerine pervâsızca konuştukları, bir çırpıda her şeyi yıkıp geçtikleri anlar olmuyor muydu? Ya da küçücük sebeplerden aylarca, yıllarca küs kaldıkları vâkî miydi?

“Unutan, öğretilen” mânâsında “ins” kökünden gelip “zâlim”, “câhil”, “aceleci” olduğu bildirilen insanın, olumsuz duygu yaşamaması elbette mümkün değildir. Nitekim her insanın içinde “salsâl: kuru çamur” ile “hamein mesnûn: kokuşmuş kuru balçık” gizlidir muhakkak… Ama güzel sözle güzelliklerin artacağına inanarak îtidalli davranılması durumunda, Âlemlerin Rabbinin muhâtabı olan, en şerefli varlığa dönüşmesi de mümkündür. Nitekim “balçıktan” yaratıldığı gibi, seven, sevilen, merhameti çok olan, cömert ve ikram sahibi olan Hak Teâlâ’dan da bir “nefha” lûtfedilmiştir kendisine.

ALLAH KULUNA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINDIR

Kuluna şah damarından daha yakın olan Âlemlerin Rabbi, kulunu sevgi üzere yaratmış ve her dâim merhamet ederek iyiliğini gözetmiştir. Soğuktan ve tehlikelerden koruyan bir anneden çok daha merhametli olarak günde beş kez huzuruna çağırmış, kulunun kendisiyle irtibatını sıkı tutmayı hedeflemiştir.

“Unutan, hata yapan” mânâsında bir “insan kul” yarattığı için, tevbe kapısını sürekli açık tutmuş, hatadan sonra tevbe eden kuluna, “çölün ortasında bütün eşyasını yüklediği devesini kaybedip sonra bir anda buluveren kimsenin sevincinden daha çok” sevinmiştir. (Bkz. Buhârî, Deavât, 4; Müslim, Tevbe, 1, 7, 8.)

Kendisine altı bin iki yüz otuz altı (6.236) âyet-i kerîme ile özel hitapta bulunmuş; burada “sevdiği/sevmediği” yahut “gazap edip râzı olduğu” davranışları; sâlih amelde bulunan kulları için hazırlamış olduğu mükâfatları ayrıntılı bir şekilde beyan etmiştir.

İnsana en çok yakışan davranış; iyilik ve güzellikleri sevmek, sevilen hayırlı kişilerin ahlâkıyla ahlâklanmak, Allâh’a götüren sevgilerle rızıklanmaktır.

Sevgi, kalpte neş’et etmekle birlikte, davranış ve sözlerle ispatlanır, yerleşir ve yayılır. Âlemlerin Rabbi, kullarının kendisine samimiyetle muhabbet ve bağlılık (itaat) göstermesini ister. Bu yüzden sevdiği ve sevmediği söz, davranış ve tutumları bizzat öğretir kullarına…

ALLAH’IN SEVMEDİĞİ KULLAR

Âyet-i kerîmelerde bu hususlar şöyle sıralanmaktadır:

  1. “Allah, ağır ve inciten sözlerin açıktan söylenmesini hiç sevmez…” (en-Nisâ, 148)

İnsan olmanın en önemli özelliklerinden birisidir, söz söylemek... Güzel söz, dalları Cennet’e ulaşan ve daima meyve veren bir ağaca benzetilirken (Bkz. İbrahim, 24-26.) acı ve inciten söz, Rabbimizin hiç hoşlanmadığı bir üsluptur. Her türlü zorluğa, acıya, yorgunluğa ve haksızlığa rağmen güzel söz söylemek, Âlemlerin Rabbinin sevdiği bir davranıştır.

  1. “…Allah, ihanet eden ve nankör olan kimseyi sevmez.” (el-Hac, 38)

İhanet etmek, emin olarak tanındıktan sonra güven bozmak, hakka aykırı iş yapmaktır. Bu, İslâm ahlâkında münâfıklık alâmeti olarak zikredilmiş ve insan olma şerefini zedeleyen bir vasıf olarak kabul edilmiştir.

  1. “Şüphe yok ki Allah, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. O büyüklenenleri sevmez.” (en-Nahl, 23)

Göğüslerde gizlenen veya söze gelip anlatılmak istenen hiçbir şeyin, Âlemlerin Rabbinden gizli kalması mümkün değildir. Bir damla atılmış sudan yaratılıp gözle görülmeyecek bir virüse karşı koyamayan insanın büyüklenecek hiçbir güç ve başarısı bulunmamaktadır.

  1. “Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.” (el-Bakara, 190)

Mü’min, güzel ahlâklı, merhametlidir. Bulunduğu beldede emin sıfatıyla güven veren, güzel ahlâkı ile örnek olandır. Âlemlerin Rabbi, haksızlık yapanı ve haksız yere zarar vereni sevmediğini bildirip öfkeye yenik düşülmemesini haber vermektedir.

  1. “…Allah bozgunculuğu sevmez.” (el-Bakara, 205)

“...Allâh’ın sana ihsanda bulunduğu gibi sen de iyilik yap. Yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” (el-Kasas, 77)

İslâm; kardeşlik, birlik ve beraberlik dîni iken, toplumda ikilik çıkaran, huzursuzluk ve bozgunculuk yapanlar, hem insanlar nezdinde hem de Allah Teâlâ katında sevilmeyen insanlardandır.

  1. “…Allah, günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez.” (el-Bakara, 276)

İnsanı en iyi tanıyan ve ona karşı en merhametli olan, Yaratıcısı’dır. Yaratıcı, et-Tevvâb’dır, el-Afüv’dür, el-Gafûr’dur. Tevbe edildiğinde çok sevindiği; günahları sonsuz af ve mağfireti ile bağışladığı gibi, günah ve inkârda direnmeyi ve bu hususta ayak sürüyenleri de sevmez.

  1. “De ki: «Allâh’a ve Peygamber’e itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse, şüphe yok ki Allah inkâr edenleri sevmez.” (Âl-i İmrân, 32)

Allah Teâlâ, dünya ve âhiret kazancının yollarını anlatmış, buna rağmen hatada ısrar eden ve haber verilen hakikatleri inkâr edenleri sevmediğini bildirmiştir.

  1. “…Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünüp duran kimseyi sevmez.” (en-Nisâ, 36)

Dünya hayatında iyilik ve güzellik adına fıtrî olan her şey, Allâh’ın rızâsı gözetilmek şartıyla, ibadettir. Tâ ki, aile ve toplum içerisinde beraber yaşanan anne-baba, akraba ve arkadaşlara yapılan iyiliklere kadar… Bunun yanı sıra aile ve toplumda fıtrata aykırı, insanların üzülmesine sebep olan her türlü kibir ve gurur gösterileri ile haksız kavga-gürültü ve çirkin sözler, Allah Teâlâ’nın hoşlanmadığı davranışlardır.

  1. “Kendilerine hâinlik edenleri savunma. Muhakkak Allah, hâin günahkârları sevmez.” (en-Nisâ, 107)

Ruhların yaratıldığı anda “Ben Rabbiniz değil miyim?” Yani “Söz sahibiniz, yegâne efendiniz, emrine itaat edeceğiniz biricik yaratıcınız değil miyim?” buyuran Rabbimize; “Evet!” dedikten sonra, dünya hayatında bu sözü bozmak, insanın kendine hainlik etmesi değil midir?

  1. “...Kârûn’a öylesine çok hazine verdik ki, onun anahtarlarını taşımak, kalabalık bir topluluğa ağır gelirdi. Kavmi ona, «Şımarıp böbürlenme! Çünkü Allah böbürlenenleri sevmez!» demişti.” (el-Kasas, 76)

“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme! Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah büyüklük taslayan ve böbürlenen kimseyi sevmez.” (Lokman, 18)

Allah Teâlâ, bu dünya hayatında kimine bol, kimine de az rızık vererek imtihan etmektedir. Gerçekte verenin de vermeyenin de Allah olduğu şuuruyla, elimizdekilere “emanet” gözüyle bakmak ve emanet sahibinin dilediği yerlerde bu malın tasarrufunda bulunmak gerekir. Fazla mal, tek başına, insanın fazîletini gösteren bir şey olmadığı gibi, fakirlik de utanma sebebi ve Allah’tan uzaklığın işareti değildir. Bu yüzden varlıklı kimseler, ellerindekinin O’nun lûtfu olduğunu bilmeli, onların “gerçek sahibi” olduklarını zannederek kibir ve enâniyet çukuruna düşmemelidirler.

  1. “…(Allah), israf edenleri sevmez.” (el-En’âm, 141)

İnanç,  söz ve davranışta; dînin, aklın veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkânları meşrû olmayan maksatlar için saçıp savurma mânâsına gelen “israf” kelimesi, bütün nîmetlerin sahibine karşı saygısızlık ve hadsizliktir. “Küfrân-ı nîmet”, yani nankörlük ise, ind-i ilâhîde çok çirkin bir davranıştır.

  1. “Rabbinize gönülden (yalvara yakara) ve gizlice (için için) duâ edin. Şüphesiz ki O, haddi aşanları sevmez.” (el-A’râf, 55)

 Duâ, kulun talep, ihtiyaç ve hâcetlerini Allah Teâlâ’ya bildirmesi ve O’nun huzurunda acziyetini itiraf ederek yalvarmasıdır. Dolayısıyla herkesin kendine özel ve kendi ifadeleriyle, sessiz ve cân u gönülden olması daha uygundur. Duâ ederek yardım istediğimiz Hak Teâlâ, gizli ve açık, ezel ve ebed, her şeyi bilen, hattâ gönüllerden geçene şâhit olandır. Âlemlerin Rabbi, kendisine dua eden kimsenin hadsizlik etmesini, yüksek sesle ve lâubâli bir tavırda duâ etmesini sevmediğini haber vermektedir.

Dünya ve âhiretin yegâne gerçek sahibi Allah Teâlâ’yı, zâtını bize tanıttığı gibi tanımak; sevdiği ve sevmediği davranışları öğrenip bu hususta âzamî ihtimam ve îtinâyı göstermek, Rabbimize kulluğumuzun en güzel nişânesidir. Rabbimiz, râzı olacağı söz ve davranışlara bizleri muvaffak eylesin. Cümlemizi; sevdiği ve râzı olduğu kulları arasına dâhil eylesin; sevmediği ve buğz ettiği kulları olmaktan hepimizi muhafaza buyursun. Âmîn.

Kaynak: Seher Küçük, Altınoluk Dergisi, Sayı: 451

İslam ve İhsan

ALLAH KİMLERİ SEVER?

Allah Kimleri Sever?

ALLAH’IN SEVDİĞİ KULLARIN ÖZELLİKLERİ

Allah’ın Sevdiği Kulların Özellikleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.