"allah Rasûlü Bizim İçin Bir Hazine"

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, bugünkü gündem yazısında Allah dostlarının Resûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e olan yakınlıklarına dikkat çekiyor.

Cenâb-ı Hak kulun Cennetʼe girmesini istiyor.

Ahmed ibn-i Hanbel, dört mezhep imamından biri. Çok büyük bir zât. Bir Allah dostu. O buyuruyor ki:

“Mushaf-ı Şerîfʼe baktım, Kurʼân-ı Kerîmʼe baktım, 33 yerde Rasûlullâhʼa itaat emredildiğini gördüm, 33 yerde. (Ve şu âyet-i kerîmeyi okuyor. Nûr Sûresi 63. âyet:)

“…Oʼnun (Rasûlʼün) emrine muhâlif davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.” (en-Nûr, 63)

Çok şiddetli bir âyet. Bir daha okuyorum:

“…Oʼnun (Rasûlʼün) emrine muhâlif davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.” Nûr Sûresi, 63. âyet.

(Ardından bu âyet-i kerîmeyi tekrar tekrar okumuş Ahmed ibn-i Hanbel ve şöyle buyurmuştur:)

PEYGAMBERİMİZİN EMRİNE MUHÂLİF OLANLAR

Âyette isabet edeceği bildirilen fitne nedir? Şirktir, küfürdür. Herhâlde o fitne, kişinin başına gelir. Fitne nedir? Allâhʼın arzu etmediği bir fiilde bulunmak.

Bir kişi Efendimizʼin bir sözünü tatbik etmediği zaman kalbine bir eğrilik gelir. Sonra o kişinin kalbi hidayetten tamamen uzaklaşır ve sahibini helâk eder.”

İşte tarihselcilik vs. işte bunun getirdiği bir, apaçık bir musîbet.

Yine Şâh-ı Nakşibend -kuddise sirruh- Hazretleri şöyle buyuruyor:

“Biz Allâhʼın lûtfuyla mânen ne elde ettiysek Kurʼân-ı Kerîmʼin âyetleri ve Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin hadîs-i şerîfleriyle amel etmek sûretiyle elde ettik. Bu amellerden istifâde etmek için de, takvâ ve şerʼî kâidelere riâyet etmek, azîmete sarılmak, zorluklara göğüs germek, ehl-i sünnet veʼl-cemaat umdeleriyle amel etmek ve bidʼatlardan kaçınmak lâzımdır.”

Yine İmâm-ı Rabbânî Hazretleri de öyle buyuruyor kısaca: O da; “Efendimizʼe olan muhabbettir (diyor) benim durumum. Oʼnun nurlu izinden gitmektir. Ben bütün muvaffakıyetlerimin sebebini buna bağlıyorum.” (diyor.)

Yine İmâm-ı Rabbânî Hazretleri… Bunlar, bu Allah dostları, hâllerini kuyumcu terazisiyle tartan kişilerdir. Miligramlarla. Odun kantarında miligramlar yoktur. Gramlar bile yoktur. Kilolar bile daima oynar.

Allah dostları, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin en yakınları oldular. Onlar, dünyada kendisinden asırlarca uzakta olsalar bile hayatlarını dâimâ Allah Rasûlüʼyle beraber yaşadılar. Her hâllerini Allah Rasûlüʼnün hâliyle mîzân ettiler. Oʼnun gibi bakıp Oʼnun gibi duymanın, Oʼnun gibi düşünüp, Oʼnun gibi hissetmenin gayreti içinde bir ömür yaşadılar. Oʼnunla beraberliğin bahşettiği yüksek firâset, basîret ve mânevî uyanıklık içinde ömürlerini Hakkʼa adadılar. Rabbimiz bizlere de uyanmayı nasîb eylesin!..

Fakat onlar, miligramlarla tartan zâtlardır, ehlûllah. Diyor ki İmâm-ı Rabbânî Hazretleri:

“Bir defa gaflete düşerek -mâlum, abdesthaneye sol ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır- bir defa gaflete düşerek, abdesthaneye girerken önce sağ ayağımı attım. O gün bütün mânevî hâllerimden mahrum kaldım.”

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri:

“Bu seherde bana bir tuluât, bir ilham gelmedi. Anladım ki bu gece ağzıma gâfilâne bir lokma girdi.”

Yine İmâm-ı Rabbânî Hazretleri talebelerinden karanfil tohumu istiyor. Altı tane getiriyor.

“‒Oğlum (diyor), bilmez misin, Allah tektir, teki sever (diyor). Niye tek getirmedin?” diyor.

ALLAH RASÛLÜ BİZİM İÇİN BİR HAZİNE

Ashâb-ı kirâm, evliyâullah, hep böyle kendi hâllerini Allah Rasûlüʼnün hâliyle mîzân edenlerdir. Onlar, Allah dostları oldular. Rasûlullahʼın en yakını oldular. Onlar dünyada da senelerce, asırlarca, kendisinden uzak olsalar bile beraber yaşadılar Allah Rasûlüʼyle. Cenâb-ı Hak bizlere de uyanmayı nasîb eylesin -inşâallah-. Efendimizʼin o rûhânî dokusundan hisse alabilmeyi…

Cenâb-ı Hak yardımcımız olsun. O, bizim için ucu bucağı olmayan bir hazine, Allah Rasûlü.

İnsan gâfil. Gâfiliz hepimiz. Cenâb-ı Hakkʼın affına sığınıyoruz. Yani trilyonları olan bir kimse yolda giderken on lira düşürse, dönüp bakar mı ona? O trilyonlar karşısında on liranın bir kıymeti mi olur? Biz de, yani kendimize baktığımız zaman, Allah Rasûlüʼne bir ümmet olmanın büyük zenginliği karşısında, nasıl dünyevî işlerde ufak tefek; «Niye oldu, üf, of!» vs. diyoruz. Dâimâ başımıza öyle bir, ufak dünya meşakkati geldiği zaman, ona mukâbil Allah Rasûlüʼne ümmet olmanın bir serveti, bir saltanatı hatırımıza gelmeli. Fakat kendime söylüyorum başta.

Cenâb-ı Hak cümlemizin yardımcısı olsun.

Kaynak: www.osmannuritopbas.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.