Allah Rasûlü’nün Eğitim Usûlü

Nübüvveti

Allah Rasûlü (s.a.v) kâinâta muallim ve terbiyeci olarak gönderilmiştir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), hayatının her karesinde, tâlim edeceği bir hususu en uygun ve en güzel bir üslupla anlatmıştır. Onun hayatından örneklerle eğitim usûlü...

«Muallimim» diyen olmak gerektir imanlı;

Edebli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı

Bu dördü olmadan olmaz:

Vazife, çünkü, büyük;

Mehmed Âkif

İnsan eğitime muhtaç olarak dünyaya gelir.

Abbâd bin Şurahbîl (r.a) anlatıyor:

Bir zamanlar fakir düşmüştüm. Bunun üzerine Medîne bahçelerinden birine girdim. Başak ovup hem yedim hem de torbama aldım. Derken bahçe sahibi gelip beni yakaladı, dövdü, torbamı elimden aldı ve Rasûlullah’a götürüp şikâyet etti.

Allah Rasûlü (s.a.v), bahçe sahibine:

“−Câhilken öğretmedin, açken doyurmadın!” buyurdu.

Sonra bahçe sahibine torbamı iâde etmesini söyledi. Daha sonra Rasûlallah (s.a.v) bana bir veya yarım sa’ miktarında yiyecek verdi. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 85/2620-2621; Nesâî, Kudât, 21)

Allah Rasûlü (s.a.v) kâinâta muallim ve terbiyeci olarak gönderilmiştir.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), hayatının her karesinde, tâlim edeceği bir hususu en uygun ve en güzel bir üslupla anlatmıştır.

Rasûlullah (s.a.v), cihanşümûl bir eğitim-öğretim sistemi getirmiş ve bütün kalpleri, ruhları, akılları ve nefisleri ideal ufka yükseltecek bir mesaj takdim etmiştir. Sadece onun getirdiği sistem; hem ruhu, hem aklı, hem de nefsi, yükselebilecek en son noktaya ulaştırmıştır.

Allah Rasûlü (s.a.v), tâlim ve terbiyede şu esaslardan hiçbir zaman ayrılmamıştır:

1- ŞEFKÂT ve MERHAMET

Raûf ve Rahîm olması…

“And olsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe, 128)

Muâviye bin Hakem (r.a) şöyle anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.v) ile namaz kılarken cemâatten biri aksırdı. Ben de hemen “yerhamükellah” dedim. Cemaat bana dik dik bakmaya başladı. Bunun üzerine:

“–Vay başıma gelenler! Yâhu bana niye öyle bakıyorsunuz?” deyince de, ellerini uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmaya çalıştıklarını görünce kızdım; ama yine de sustum. Anam, babam Rasûl-i Ekrem’e fedâ olsun! Ne ondan önce ne de ondan sonra kendisinden daha iyi bir muallim görmedim! Vallahi beni ne azarladı ne dövdü ne de kötü söz söyledi. Namazı kıldırıp bitirince bana:

“–Bu namaz ibâdetini edâ ederken dünya kelâmı konuşmak doğru olmaz. Çünkü namaz tesbih, tekbir ve Kur’ân okumaktan ibarettir.” buyurdu. (Müslim, Mesâcid, 33)

2- MUHABBET

Hâlık’ın nazarıyla mahlûkata bakış...

Eğitimde temel malzeme muhabbettir.

Kuzuyu okşamak, yılanın hakkını da korumak gerekir. Efendimiz (s.a.v) masum hayvanı korur, zararlı hayvan öldürülecekse onu da bir vuruşta öldürmeyi teşvik ederek merhametini sergilerdi.

Enes (r.a) diyor ki:

“...Rasûlullah (s.a.v) bir gün beni bir yere göndermek istedi. Ben: «Vallahi gitmem.» dedim. Hâlbuki içimden gitmeye karar vermiştim. Çünkü emri veren Allah’ın Nebîsi idi. Yola çıktım, sokakta oynayan çocukların yanlarına vardım (ve orada oyalandım). Derken Allah Rasûlü (s.a.v) arkamdan gelerek ensemden tuttu. Dönüp baktığımda gülümsüyordu:

«–Enescik! Söylediğim yere gittin mi?» diye sordu.

«–Hemen gidiyorum yâ Rasûlallah!» dedim.” (Müslim, Fedâil, 54)

Enes (r.a) bir başka hâtırasını da şöyle anlatır:

“Bir gün, Rasûlullah (s.a.v)’in hizmetini gördükten sonra: «Peygamberimiz kaylûle uykusundadır.» diyerek çocukların yanına gittim. Ben onların oyununu seyrederken Rasûlullah (s.a.v) geldi. Oyun oynayan çocuklara selâm verdi. Ardından beni çağırdı ve bir yere gönderdi. Ben de gittim. Hz. Peygamber (s.a.v), ben dönünceye kadar bir gölgede oturdu. Annemin yanına dönmekte gecikmiştim. Yanına vardığımda annem:

«−Niye geciktin?» diye sordu. Ben:

«−Allah Rasûlü beni bir iş için göndermişti.» dedim. Annem:

«−O iş neydi?» diye sordu. Bunun üzerine ben:

«−Rasûlullah’ın sırrıdır?» dedim. Annem:

«−Öyleyse Rasûlullah’ın sırrını muhâfaza et!» dedi.”

Bu hadîsi rivâyet eden Sâbit der ki:

“−Enes bana: «Eğer o sırrı birisine söyleyecek olsaydım sana söylerdim ey Sâbit!» dedi.” (Ahmed, III, 195)

Ümmü’d-Derdâ (r.anhâ) şöyle anlatır:

“Ebu’d-Derdâ, bir söz söylediğinde muhakkak tebessüm ederdi. Bir gün ona:

«–İnsanların seni kınamalarından korkuyorum!» dedim. O:

«–Rasûlullah (s.a.v) bir söz söylediğinde muhakkak tebessüm ederdi» dedi.” (Ahmed, V, 198, 199)

3- İLGİ ve ALÂKA

Bütün mahlûkatın; cemâdât, nebâtât, hayvanât ve insanıyla kendisine zimmetli olduğunun idraki içinde olabilmek…

Uhud Dağı,

Hurma kütüğü,

Fazla yük vurulan deve ve

Mazlum insanlar…

4- SAMÎMİYET

Her şeyi emanet olarak telakki…

“Ey iman edenler, niçin yapmayacağınız şeyleri söylersiniz.” (Saf, 61/2)

5- GAYRET

Amel-i sâlihlerle îfâ…

6- DUÂ

Cenâb-ı Hakk’a ilticâ, Cenâb-ı Hak’tan yardım dilenme…

Rasûlullah (s.a.v), âile hayatı, muallimlik, devlet idaresi, zenginlik-fakirlik, zulüm devri - rahatlık devri, savaş-sulh vs. hayatın her devresine misal…

Kaynak: Dr. Murat Kaya, İlmi Araştırmalar Merkezi (İLAM)