Allah Teâlâ Bildirmeyince...

Tasavvuf

Cenâb-ı Hak perdeyi açarsa kul, öteleri görür; fakat bir de kapatırsa, insan önündeki çukuru bile görmez olur.

Bâzı müridler, mürşidlerine duydukları muhabbette aşırıya kaçarak heyecan taşkınlığı içinde; “Benim mürşidim her şeyi bilir!” gibi düşüncelere kapılabilirler. Şüphesiz ki bu da nâkıs bir telâkkîdir.

ALLAH TEÂLÂ BİLDİRMEYİNCE...

Nitekim Peygamber Efendimizʼe bâzen soru sorulur, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise; “Sorulan, sorandan daha fazla bir şey bilmiyor.” buyururdu.[1]

Şeyh Sâdî Gülistan adlı eserinde der ki:

Bir kişi Yâkub -aleyhisselâm-’a:

“–Ey kalbi münevver, akıllı peygamber! Yûsuf’un gömleğinin kokusunu Mısır’dan gelirken duydun da neden yanıbaşındaki kuyuya atılırken onu görmedin?” diye sorar.

Yâkub -aleyhisselâm- cevâben:

“–Bizim nâil olduğumuz ilâhî nasipler, çakan şimşekler gibidir. Bundan dolayı gerçekler bize bâzen ayân olur, bâzen kapanır!” buyurur.

Yani Cenâb-ı Hak perdeyi açarsa kul, öteleri görür; fakat bir de kapatırsa, insan önündeki çukuru bile görmez olur. Yani kul, hangi mânevî makamda olursa olsun âcizdir. Dâimâ Cenâb-ı Hakkʼın lûtfuna muhtaçtır.

Dipnot:

[1] Bkz. Müslim, Îman, 1.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Kendisiyle İmtihanında Tasavvuf, Erkam Yayınları