Allah Türklerden Razı Olsun

Suriye’deki iç savaş sırasında terör örgütlerinin zulmü nedeniyle ülkelerinden göç etmek zorunda kalan binlerce Suriyeli, evlerine dönecekleri günün hayaliyle yaşıyor.

İç savaş sırasında terör örgütlerinin zulmü nedeniyle Suriye’den göç etmek zorunda kalan binlerce Suriyeli, evlerine dönecekleri günün hayaliyle yaşıyor.

Toprakları terör örgütlerince işgal edilince akrabalarının da bulunduğu Şanlıurfa’ya sığınmak zorunda kalan Suriyeliler, Türkiye’nin ülkelerinde terörü bitirmeye ve sınırlarını güvenli hale getirmeye yönelik girişimlerini takdirle karşılıyor.

Çadır kentlerde misafir edilen ve her türlü ihtiyaçları karşılanan Suriyeliler, topraklarının terör örgütlerinden temizlenmesini bekliyor. Suriyeli Şüheda Osman, 4 yıl önce Türkiye’ye sığınarak canlarını zor kurtardıklarını söyledi.

Yaşadıklarını anlatmaya kelimelerin yetmeyeceğini vurgulayan Osman, psikolojik olarak yaşadıkları tahribatı yeni atlatmaya başladıklarını dile getirdi. Osman, Türkiye’de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, şöyle devam etti:

“Suriyeli kadınlar Türkiye’yi görünce çok memnun oldu, burada hayatın olduğunu gördü. Burası kamp olmasına rağmen çok güzel ve iyi bir hayatımız var. Suriye'den Lübnan ve Ürdün’e gidenler de oldu ama onlar orada şu an çok zor şartlarda yaşıyorlar. Başka ülkelerdeki kamplar çok kötü, bize burada çok iyi bakılıyor ve insanca davranılıyor. Suriyeliler Türkiye’de insan olduğunu hissetti. Diğer ülkelerin hiçbiri bize kapılarını açmadı. Sadece Türkiye kapısını açtı. Allah yediden yetmişe herkesten razı olsun. Türkiye kadınlara büyük destek sağlıyor. Meslek kursları sağlıyor, çocuklarına eğitim veriyor.”

“GÜZEL HATIRALARLA SURİYE’YE DÖNECEĞİZ”

Suriyeli Gayide Necat da terör örgütü PYD-YPG/PKK’nın evlerine düzenlediği bombalı saldırıda eşini ve 2 çocuğunu kaybettiğini söyledi.

Necat, bu olayın ardından tek çareyi geride kalan 7 çocuğuyla Türkiye’ye sığınmakta bulduğunu dile getirdi. Çadır kentte her türlü insani ihtiyaçlarının karşılandığını anlatan Necat, şöyle devam etti:

“Savaştan önce buraya gelenler Türkiye’yi çok iyi anlatıyorlardı, bizim de o zamandan aklımızda kalmıştı. Kaderimizde sığınmacı olarak gelmek varmış. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sağ olsun, Suriyeli mazlumlara çok sahip çıkıyor. Evi yıkılan mağdur Suriyelilere Türkiye kapılarını açtı. Çocuklarım burada okula gidiyor. Çocuklarımızla savaşın ortasında kalamaz, yaşayamazdık. Çocuklarım Türkiye sayesinde okuyor. Birisi bu yıl okulunu bitirecek. İnşallah çok güzel hatıralarla Suriye'ye döneceğiz. Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşı bitirmeye yönelik girişimlerinden umutluyuz.”

“ALLAH TÜRK DEVLETİNDEN RAZI OLSUN”

Suriyeli Zeliha Bedir ise 5 yıl önce uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından Türkiye'ye sığındığını söyledi.

Daha önce hayatında hiç görmediği Türkiye’ye yabancılık çekmeden alıştığını belirten Bedir, çocuklarının çadır kentte eğitimlerini sürdürme imkanı bulduğunu dile getirdi.

Türklerin misafirperver bir millet olduğunu anlatan Bedir, “Harp olunca Suriye’den buraya geldik. Çok şükür Türkiye’den razıyız. Burada herkes bize yardımcı oluyor, Türk devleti bize yardımcı oluyor ve iyi bakıyor. Suriye’den gelirken buranın böyle iyi olacağını tahmin etmiyorduk. Çok şükür gayet iyi bir şekilde karşılanıyoruz. Şu an burada iyi yaşıyoruz, Allah Türk devletinden ve Türk halkından razı olsun. Biz ölümden kaçıp Türkiye’ye sığındık. Türkiye’nin yakın sınırında olan yerler huzura ve güvene kavuştu. Biz yıllardır topraklarımızda süren harbin bitmesini ve dönmeyi bekliyoruz.” diye konuştu.

Kaynak: AA

 

İslam ve İhsan

SURİYE BU HALE NASIL GELDİ?

Suriye Bu Hale Nasıl Geldi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.