Allah’a En Çabuk Vasıl Eden Şeyler

Nakşibendiyye büyüklerine göre Allah’a en çabuk vasıl eden dört şey vardır.

Nakşibendiyye büyüklerine göre Allah’a en çabuk vasıl eden dört esas vardır. Bunlar “El-Hadikatü’n-Nediyye” adlı kitapta şöyle sıralanır:

  1. Sohbet
  2. Rabıta
  3. Zikir
  4. Murakabe

Manevi eğitimde gönüllerin İslam’ın güzellikleriyle yoğrulacağı, duygu, düşünce ve hislerin derinleşeceği, en hızlı terbiye edileceği yegâne ortam sohbetlerdir. Gönül birliği yapmış kardeşlerle aynı mekânda beraber olmak, aynı düşünce ve aynı hedefte buluşmak Allah’ın rızasını, sevgisini kazanmak isteyen bir mümin için en kestirme, en güçlü, en sağlam yol, mürşidinin huzurunda, sohbetinde bulunmaktır.

SOHBETLER OLUYOR MU?

Merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.) hazretlerinin 1960-1970’li yıllarda Erenköy’de kendisini ziyarete gelen sevdiklerine sorduğu çok önemli bir soru vardır. Bu soru manevi hayatımız için ufuk açıcı bir önemi haizdir. Kalbi eğitimde ciddiyet ve disiplin kazanmamız konusunda da dikkat çekicidir.

Muhterem Üstaz hazretleri ziyarete gelen sevdiklerine: “Sohbetler oluyor mu?” diye sorarak onların dikkatlerini çekmiş ve teşvik edici, çözüm üretici nasihatleriyle onlara reçeteler sunmuştur. İki seneye yakın salgın hastalıkla mücadelede sohbetlerden uzak kalışımızın hasret ve rehavetinin yeni bir diriliş ve canlılığa vesile olması niyazıyla o büyük Allah dostunun canhıraş gayretlerinden birkaç hatırayı sizlerle paylaşmak istedim. Şöyle ki:

“Muhterem Ahmed Ertaş ağabeyimiz 1967 senesinde Muhterem Üstaz Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.) hazretlerini Erenköy’de ziyarete gelir. İkindi namazından sonra devlethanesinde damatları merhum Ömer Kirazoğlu ağabeyimizle huzura çıkarlar ve: “Efendim bu delikanlı Kayseri’den gelmiş. Şaban amcamızın selamlarını getirmiş” diye tanıtır. Üstadımız tebessüm ederek selamları alır. Kısa bir sohbette bulunur. Sonra Ahmed Ertaş abiye dönerek: “Sohbetler oluyor mu?” buyurur. O da: “Efendim askeri lojmanda oturuyoruz. İki arkadaşız.” diye cevap verir. Evladlarının sohbetsiz kalmasına gönlü razı gelmeyen Muhterem Üstaz: “Allah için iki kişi bir araya gelirse üçüncüsünü Mevla tamamlar” buyurur. Hangi şartlar altında olursak olalım iki üç kişi ile de olsa sohbetin yapılabileceğini duyurur.”

SOHBET NEREDE?

“1970 yıllarında Karaman çevresinden bir talebesi Erenköy’e gelir. Merhum Abdülkerim Güçlü abimizle birlikte ziyarete giderler. Huzura çıktıklarında Sami Efendimiz o kardeşe: “Sohbetler yapılıyor mu?” diye sorar. O da biraz serbest ve lakâyıd bir vaziyette: “Efendim! İhvan nerede? Sohbet nerede?” tarzında bir cevap verir. Bu gevşek cevaptan hoşlanmayan Muhterem Üstaz (k.s.) hazretlerinin simaları birden değişir ve biraz celalli bir şekilde: “Karaman’da ihvan var mı? Orada sohbet oluyor mu?” diye bir soru yöneltir. O kardeşimiz de mahcup bir vaziyette: “Evet Efendim!” diye cevap verince Muhterem Üstaz yine celalli olarak: “Haftada bir gün Allah için ayrılamaz mı? Sabahleyin Karaman’a gidip sohbete katılıp akşama dönülemez mi?” buyurur. Bu sözleriyle o kardeşimizin toparlanmasına vesile olur. Sohbet konusunda daha ciddi ve titiz olması için ona manevi bir tabib olarak yol gösterip reçete sunar.

Muhterem Mehmed Mencet abimizin kayınpederi merhum Hüseyin Erturan abi de bir ziyaretinde aynı suale muhatap olur. Kırıkkale Keskin’den Erenköy’e gelip huzura çıkınca Sami Efendimiz ona da: “Sohbetler oluyor mu?” diye soru yöneltir. O da: “Efendim! Kasabada maalesef ihvan yok. Kardeşler köylerde dağınık vaziyette” diye kendince mazeret beyan edercesine cevap verir. Sami Efendimiz ona: “Sizin orada semt pazarı kuruluyor mu?” diye sorar. O da: “Evet Efendim kuruluyor” diye cevap verir. Bunun üzerine Muhterem Üstaz (k.s.) hazretleri ona şöyle bir yol haritası çizer : “Öyleyse haftada bir saat pazara gelen kardeşlere evini aç. Onları topla ve sohbeti sen yap. Böylece sohbet başlamış olsun. Çok faidelerini görürsünüz” buyurur. Yolumuzun ana esasını teşkil eden sohbetin yeniden tesisi ve devamı için ısrarla hatırlatmalarda bulunarak sevdiklerinin intibaha gelmesine gayret eder.

SOHBETLERDE HİÇBİR ŞEY OKUNMASA BİLE KALP ALACAĞINI ALIR

“Merhum Mehmed Öztürk amca Erenköy’de sohbetlerinde Sami Efendimizin şu sözünü hatırlatır ve şöyle derdi: “İhvan, sohbetlere inen nuru, rahmeti bir görebilseydi her sohbetin kendi evinde olmasını isterdi. Sohbete rahmet-i ilahi iner. Melekler o haneyi kuşatır. Orada bulunanlara dua eder” buyururdu. Peşinden de şu ilavede bulunurdu: “Bu sebepten sohbetlerde hiçbir şey okunmasa bile kalp alacağını alır.”

İnsanın manevi eğitiminde sohbet bir disiplin kabul edilmiş, kalbin kemali ve ruhun kıvama ermesi için sohbet şart bilinmiş ve sohbete zamanında başlayıp bitirmek ise bir edeb, bir emir telakki edilmiştir.

Muhterem Hidayet Erdoğan abimiz Doğanhisar’da İmam Hatip Lisesinde okurken merhum Ali Arslan abiden sohbetle ilgili çok latif, tatlı bir hatıra dinlemiş ve onu şöyle anlatmıştı: “Merhum Ali abi 1970’li yıllarda Erenköy’de bir ziyarette bulunmuş. O gün bir kardeş Muhterem Üstaza şöyle bir soru sormuş: “Efendim! Diğer tarikatlarda erbain, çile, halvet ve uzlet var. Bunlar birer terbiye metodu olarak kullanılmış. Bizde niye yok?” demiş. Sami Efendimiz de o kardeşe yönelerek: “Bi-iznillah! Bu sohbetlerde her şey var. Çile de var, erbain de var. Halvet de var, uzlet de var. Daha nice nice güzellikler var” buyurmuş.

Cenab-ı Hakk’a sonsuz hamd ü senalar ederiz. Elhamdülillah bu yüce yolda cidden her şey var. Edeb, haya, iffet, şefkat, merhamet, hizmet, muhabbet, uhuvvet, ikram, ihsan gibi daha nice güzellikler var. Yeter ki, sabır, sebat ve gayret edelim. Sadakatle yolumuza, sohbetimize, virdimize devam edelim. Rabbimiz cümlemize bu güzelliklerden hisseler alabilmeyi nasip eylesin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 427

İslam ve İhsan

SOHBET NEDİR? SOHBETİN ÖNEMİ NEDİR?

Sohbet Nedir? Sohbetin Önemi Nedir?

NAKŞİBENDİYYE YOLUNDA SOHBETİN ÖNEMİ

Nakşibendiyye Yolunda Sohbetin Önemi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.