Allah'a Hamd ve Şükretmenin Fazileti

İSLAM

Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz azametinin, ilâhî sanat ve sıfat tecellîlerinin medh ü senâ edilmesi “hamd”; O’nun sayısız lutuf, nîmet ve ikramlarına karşı lisânen, fiilen ve kalben medh ü senâ ve teşekkürde bulunulması da “şükür”dür. Her iki lâfız da mânâ itibâriyle birbirine çok yakındır.

GÜNAHLARI AFFETTİREN HAMD

Her türlü tâzîm Allâh’a mahsus ve hamd de sâdece O’nun hakkıdır. Allâh Teâlâ’nın bütün nîmetlerine hamd etmek, Müslümanın kulluk vazîfelerinden biridir. Hamd etmek kulluk borcu olduğu hâlde, Allâh Teâlâ’nın hamd eden kuldan râzı olduğunu bildirmesi, büyük bir lutuf ve ihsandır; O’nun sonsuz rahmetinin bir tecellîsidir.

HAMD ETMEKLE İLGİLİ AYETLER

Hamde lâyık yegâne varlık, Allâh Teâlâ’dır. Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere:

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allâh’a mahsustur...” (el-En’âm, 1)

Cenâb-ı Hak, kullarının her fırsatta kendisine hamd etmelerini istemektedir. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“...Allâh’a hamd olsun, de!..” (el-İsrâ, 111)

“...Onların duâları; «Bütün hamd ü senâlar, âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.» diye son bulur.” (Yûnus, 10)

HAMD ETMEYİ TELKİN AYET

Namazın her rekâtında okuduğumuz Fâtiha’nın ilk âyeti, bize “hamd”i telkîn eder:

“Hamd, Âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.”

Zâten Allâh Teâlâ’ya hamd edilmeden başlanan bir iş ve davranıştan hayır ummak mümkün değildir. Resûlullâh:

“Allâh’a hamd ederek başlanmayan her mühim iş, bereketsiz olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 18/4840) buyurmak sûretiyle biz ümmetini bu hususta îkâz etmiştir.

HAMD ETMENİN FAZİLETİ

Hamd, aynı zamanda mühim bir zikirdir. Peygamber Efendimiz, hamdin fazîletini şöyle beyân eder:

“Temizlik îmânın yarısıdır. «Elhamdülillâh» duâsı mîzânı, «Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâh» sözleri ise, yer ile gökler arasını sevap ile doldurur. Namaz nûrdur; sadaka burhândır; sabır ziyâdır. Kur’ân, senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd, kimi de helâk eder.” (Müslim, Tahâret 1; Tirmizî, Deavât 85/3517)

Hamd gibi mühim kulluk vazîfelerinden biri de şükürdür. Şükür; kulun, kendisine lutfedilen nîmetlere ve iyiliklere karşı sevinerek, onları ihsân eden Rabbine çeşitli söz ve davranışlarla hâlisâne bir kullukta bulunmasıdır. Bu da gösteriyor ki şükür, nîmetin hakîkî sâhibini bilmektir.

İMANIN YARISI

Allâh'ın Resûlü:

“Şükür, îmânın yarısıdır...” buyurmuştur. (Süyûtî, I, 107)

Yaratılışındaki izzet ve asâleti muhâfaza etmiş olan her insan, kendisine bir bardak su ikrâm edene bile vicdânen bir teşekkür borcu hisseder. Hâl böyleyken insanoğlunun, bütün nîmetlerin kaynağı ve ikrâm edeni olan Rabb’ine karşı alık ve abus kalması, akıl, iz’an ve vicdan dışıdır. Bu hâl, ancak düşünce yoksulluğu ve his donukluğunun bir ifâdesidir.

ŞÜKRETMEKLE İLGİLİ AYETLER

Buna rağmen, maalesef pek çok kimse, Allâh’ın kendisine lutfettiği sayısız nîmetlere karşı gaflet içindedir. İnsanların bu derin gafleti sebebiyle Rabbimiz:

“…Kullarımdan şükredenler pek azdır.” (Sebe, 13) buyurmaktadır.

Şükürsüzlük hâli, Rabbimizin hoşnud olmadığı bir durumdur. Rabbimizin ihsân ettiği nîmetlerin elden gitmesine sebep olur. Nitekim Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmelerde şöyle buyurur:

“Ben’i zikredin; Ben de sizi zikredeyim! Bana şükredin; sakın küfrân-ı nîmette bulunmayın!” (el-Bakara, 152)

“…Eğer şükrederseniz, elbette size olan (nîmetlerimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir!” (İbrâhîm, 7)

“…Şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allâh hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü hamde lâyıktır.” (Lokmân, 12)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

HAMD VE ŞÜKÜR NEDİR?

https://www.islamveihsan.com/hamd-ve-sukur-nedir.html