Allah’a İman Edenler Dünyada Ne Kazanırlar?

Allah’a iman edenler dünyada ne kazanırlar? Allah’a iman eden kişinin dünyada kazandıkları...

Allah’a inanmanın insanın pratik hayatında, şahsiyet gelişimine ve mutluluğuna çok önemli ve olumlu katkıları vardır. Bunların başlıcalarını şöyle sıralamak mümkündür:

ALLAH’A İMAN EDENLERİN DÜNYADA KAZANDIKLARI

  1. Allah’a inanmak, insanı güzel ameller işlemeye ve doğru yola sevkeder. Çünkü dünyada yaptığı iylik ve kötülüklerin karşılığını alacağını bilir.

وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُ

“...Kim Allah’a inanırsa Allah onun kalbini doğruya götürür...”[1]

  1. Allah’a inanan bir kimse, her şeyi bilen, her şeyi gören ve gözeten bir yaratıcının bulunduğunu bilerek kötülüklerden uzaklaşır. Allah’ın emir ve yasaklarına tam itaat eder.
  2. Allah’a inanan kişi, parayı, makamı, şöhreti ve insanları putlaştırmaz.
  3. Allah’a inanan kişi, yegâne rızık verenin Allah olduğunu bilir. O sebeple cimrilik, hırs, aç gözlülük ve tamah gibi çirkin davranışlardan uzaklaşır. Malın ve mülkün gerçek sahibinin Allah olduğu bilinciyle cömertlik, ikram ve fedâkarlık gibi güzel davranışlara yönelir.
  4. Allah inanmak kişiye yiğitlik, cesaret, ölümden korkmama gibi faziletler kazandırır. Şehitlik, Allah’a inanan bir kimse için, ulaşılacak yüce bir mertebe olarak kabul edilir.
  5. Allah’a iman, kişide yaratılıştan var olan yüce bir yaratıcıya inanma ve sığınma hissini tatmin ettiğinden gönül huzuru sağlar. Huzura kavuşan kişi de hayattaki problemlerine kolayca çözüm bulur. Bulamazsa da sabretmesini bilir, ümitsizliğe ve ruh çöküntüsüne düşmez. Zira günümüzde psikolojik rahatsızlıkların hatta intiharların en başta gelen sebeplerinden biri inançsızlık veya iman zaafıdır.
  6. Allah’a inanmış bir insana göre, merhamet ve kardeşlik kavramı, yeryüzündeki bütün insanları içine alır. Çünkü hangi ırka, hangi millet ve kültüre mensup olursa olsun bütün insanlar Allah’ın kullarıdır.

Özetle söylemek gerekirse, Allah’a bilerek, anlayarak ve isteyerek inanan bir kişi huzurlu, sorumluluk ve güven duygusuna sahip, dürüst, başkalarına zarar vermeyen merhametli bir kimsedir. Allah’a inanan, kendisi için istediğini başkaları içinde ister ve herkesi sever. Yunus Emre’nin de ifade ettiği gibi “Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü” şuuru ve hissiyle yaşar.

[1] Tegabün sûresi, 11. ayet

İslam ve İhsan

MÛSÂ ALEYHİSSELÂM VE SİHİRBAZLARIN KISSASI

Mûsâ Aleyhisselâm ve Sihirbazların Kıssası

GÜNÜMÜZÜN MODASI SAPKIN VE İNKARCI AKIMLAR

Günümüzün Modası Sapkın ve İnkarcı Akımlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.