Allâh’a Karşı Gururlanmak mı?
Bırak gururunla övünmeleri, sahiplenmeleri; yeterince övemediğin Tek Sahib’ine dön. Dön ki, gururdan teslîmiyete; teslîmiyetle huzura var, huzur bul. Onca eksikliğinle Allâh’a karşı gururlanmayı bırak da Kibriyâ sıfatının sahibi olan Allâh’a lâyık kul olmaya bak.
Gurur; kendini beğenme, büyüklenme, benlik, kibir…[1] Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere:
“Hani biz meleklere; «Âdem’e secde edin.» demiştik. İblis hâriç, hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi, büyüklük tasladı ve inkâr edenlerden oldu.” (el-Bakara, 34)
Allâh’a ait olup, İblis’in ortak çıktığı, insanoğlununsa zaman zaman haddini aşarak kendine yakıştırıp giydiği, gönlüne ağır gelen görünmez örtü... Üstüne aldığı vakit dokuması; kontrol altına alınamamış nefsin çıkmaz sokağı olan enâniyetten, benlikten olan… Aslında aşağılık kompleksinin dışa vurulmuş hâli… Tevazuun zıddı… “Nefsini bilen Rabbini bilir.” sırrına erememenin hazin neticesi…
Bir hadîs-i kudsîde ifade edildiği üzere:
“Allah şöyle buyurdu: «Yücelik ve kudret (izzet) Benim îzârım (örtüm), büyüklük de Benim ridâm sayılır. Bunlardan biri kendisinde de varmış gibi davranan olursa, onun cezasını veririm.»” (Müslim, Birr, 136; Ebû Dâvûd, Libâs, 26)
Yaşanan zamana çöktü kara bulutlar… Gurur sağanağının altında sırılsıklam olmuş milyonlar… Gidiyor bir kara düzen... Evlerde hanımlar ve beyler güç yarışında, çocuklar otoriteye tek aday!.. Çocuklar “anaların efendisi” olmuş, fedakârlık kisvesi altında gelsin gönüllü köleler… Âilenin birlik olduğundan bîhaber; “Bana karışamazsın!” lâfları, kopan bağlar... İş yerinde kimin gücü kime yeterse, gücünün yetmediğine yaltaklanmalar…
Başlar öne eğikten öte, bakışlar göklerde, omuzlar dik. Binbir çalımlar... Eteklerden şakır şakır gurur akmakta...
Hâlbuki âyet-i kerîmede şöyle buyruluyor:
“İnsanları küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenip övünen kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini de alçalt…” (Lokman, 18-19)
Seccâde başında durulan rükû ve secdelerin yerini almış, gururla dünyalıklara tapınmalar... En lüks arabasıyla havasını atarken, çöpten ekmek toplayanlarla kaçamak bakışmalar... Saniyelik bir vicdan titremesi ve bas gaza hayatlar… Mezar taşları kıyama durmuş, tefekkür edenler nerede? Zekâtlar fuzulî gelmiş, fâizle gelsin daha çok paralar… “Arada birden bir şey olmaz!” aldatmacasıyla tokuşsun kadehler... İçleri sızlatan daha nice misk ü amber sanılan şımarık yaşantılar…
Değer verilmiş, özel yaratılmış insanoğlu... Parmak izi, gözün iris tabakası, ses, yüz, gen derken pek çok konuda birbirinden farklı olan… Özel olmakla mı gururlanmak gerek, yoksa insanoğlunu özel Yaratan’la mı? Gözlerinin rengiyle övünen, güzelliğiyle böbürlenen, genleri, soyu-sopu derken gururlanacak dağlar kadar konu bulan insanoğlu! Sana emanet edilmiş ve bir gün topraktaki aç yaratıklara öğün olacak bedenin, bir emirle altından alınacak koltuğun, bir iflasa bakan mal varlığınla mıdır bu övüncün? Yoksa eksik-gedik ameline, gizlediğin onca günahına mıdır güvencen? “Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Fakat âhirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir. Hiç şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları aslâ sevmez.” (en-Nahl, 22-23)
Böbürlenerek girdiğin kapılar, âhirette farklı kapılara açılıyor olmasın? Âyette buyruluyor:
“Cehennem’in kapılarından girin. Orada ebedî kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!” (el-Mü’min, 76)
Hor ve hakir gördüklerin, senin âhiretteki ayak bağın olmasın? Yine buyruluyor:
“Ey mü’minler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler…” (el-Hucurât, 11)
Gurura kapılıp ne ile övünüyorsan ve neyine güveniyorsan yok bil. Sadece Kâinâtın Sultânı’nı bil. Kendini bırak, O’na dön. Varlığına değil, varlığını lûtfedene dön. Muhtaç olduğunu bil, hiçbir şeye muhtaç olmayana dön. Bırak gururunla övünmeleri, sahiplenmeleri; yeterince övemediğin Tek Sahib’ine dön. Dön ki, gururdan teslîmiyete; teslîmiyetle huzura var, huzur bul. Onca eksikliğinle Allâh’a karşı gururlanmayı bırak da Kibriyâ sıfatının sahibi olan Allâh’a lâyık kul olmaya bak.
“Mûsâ dedi ki: «Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan Allâh’)a sığınırım.»” (el-Mü’min, 27) Âmîn…
Kaynak: Dr. Ayça TOKSÖZ, Şebnem Dergisi, Mayıs, 2022, Sayı:207