Allah’a Kulluğu Hürriyet, Nefse Esâreti Gerçek Kölelik Olarak Yorumlayan Tasavvufî Anlayışın Dînî Temelleri Var mıdır?
Allah’a kulluğu hürriyet, nefse esâreti gerçek kölelik olarak yo-rumlayan tasavvufî anlayışın dînî temelleri var mıdır? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz kısaca cevaplıyor...
Aslında insan için mutlak bir hürriyet söz konusu değildir. Olsa olsa izâfî bir hürriyetten bahsedilebilir. Çünkü insanların hürriyetleri başkalarının hak ve hürriyetleriyle sınırlıdır. Bunun aksini düşünerek sınırsız bir hürriyetin var olduğunu kabûl etmek bu âlemdeki varlık kanunlarıyla çatışır. Bu yüzden sınırsız bir hürriyet talebi yerine kulluk arayışında olmak esâretten kurtulmanın ilk adımıdır.
“Nefsinin arzularını tanrı edineni gördün mü?”[1] âyet-i kerîmesi nefsin hevâsına işâretin kölelik olduğunu ifâde eder. Nitekim Mevlânâ da şöyle söyler: “Ben kul oldum, kul oldum, kul oldum. Ben lâyıkıyla kul olamadığım için boynumu eğdim, utandım, mahcûb oldum. Her kul ve köle, kulluktan kurtulunca sevinir. Ben ise kul olunca şâd olurum. Sana kul olunca gönlüm huzûrla dolar.”[2]
Bir başka sûfî de: “Kul, Allah’tan başkasına kul oldukça gerçek kul olamaz” der. Gerçek kulluk anlayışına erenler, ihtiyaçları olsa bile, başkalarını kendilerine tercih ederler.[3] Sırf dünyevî olan şeylerden sıyrıldıktan sonra maddî menfaat bahsinde kendilerine tercih etmişlerdir.
Dünyevî menfaat ve uhrevî karşılık dâhil, kulun yaratıklara karşı hiçbir esâret ve bağımlılık duygusu hissetmeden sâdece Allah için olması, dünyâda hemen verilecek bir mala, gerçekleşecek bir arzuya, uzun vâdeli bir ihtiyaç ve hazza köle olmaması tasavvufî anlamda bir hürriyettir.
Hürriyet, “O’ndan geldik O’na döneceğiz”[4] ilkesiyle aslî varlığımızın kaynağı olan Allah’a ulaşmamızı engelleyen, bizi özümüze yabancılaştıran her şeyin esâretinden kurtarır.
Hürriyetin üç derecesi vardır:
a- Nefsin isteklerine kulluktan kurtulan avâmın hürriyeti,
b- Kendi şahsî irâdelerine kulluktan kurtularak Hakk’ın irâdesinde fânî olan münevverlerin hürriyeti,
c- Her çeşit kayıt ve esere kul olmaktan kurtulan seçkinlerin hürriyeti.
Hürriyet, mânevî yükseliş yolu olan seyr u sülûkün biricik azığıdır. İmkânlar arasında seçim, hürriyet sâyesinde olmaktadır. Bu yüzden bizi mâsivâ bağından kurtaran her şey, her faaliyet hürriyetimizi genişleterek ubûdiyette kemâl yolunu açmış olur.
Dipnotlar:
[1]. el-Furkân, 25/43; el-Câsiye, 45/23.
[2]. İsmail Rusûhî Ankaravî, Minhâcü’l-fukarâ, hzr: Sâfi Arpaguş, İstanbul 2008, s. 304.
[3]. Bkz. el-Haşr, 59/9.
[4]. el-Bakara, 2/156.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
YORUMLAR