Allah'a Nasıl Yakın Oluruz?

HAYATIMIZ

Hazret­i Ebû Bekir -­radıyallâhu anh­- buyurur: “Allah ile mahlûkâtından hiçbiri arasında bir nesep bağı yoktur. Allâh’a yakınlık, ancak O’na itaat ve emirlerine riâyetle mümkündür.” 

Olgunluğa erişmiş mü’minler için geceler, derûnundaki sükûnet ve feyz dolayısıyla müstesnâ bir ganîmettir. Bu ganîmetin kadrini lâyıkı ile bilenler, -bilhassa gece yarısından sonra- bütün mahlûkâtın istirâhate çekilerek âlemi derin bir sükûnetin kapladığı hengâmda, duâ, ibâdet ve Hakk’a yanık ilticâların kabûlü için Rablerine teveccüh etmenin feyizli zemînini bulurlar. Gece ve seherleri uyanık geçirmek husûsunda Cenâb-ı Hakk, kendisinden sakındıkları için ilâhî nîmetlere mazhar olarak cennette pınar başlarında dinleneceklerini beyân ile medhettiği o bahtiyar kulları hakkında şöyle buyurur:

“Onlar geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfâr ederlerdi.” (ez-Zâriyât, 17-18)

ALLAH'A YAKIN OLMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?

Gece, tatlı ve yumuşak yatakları sırf Allâh Teâlâ’nın rızâ-yı şerîfi için terk ederek ilâhî huzûra yalnızca muhabbet ve aşk sebebiyle baş koyma zamanıdır. Dolayısıyla geceleyin herhangi bir farzıyyeti olmadığı hâlde kılınan namazların ve yapılan tesbîhâtın Allâh’a yakınlık bakımından ehemmiyeti büyüktür. Bu itibarla gönüllerde aşk ve muhabbet-i ilâhînin şiddeti ne kadarsa, gece namazına ve tesbihâta rağbet ve riâyet de o derecede tezâhür eder. Denilebilir ki gece namazı ve tesbihleri, yâr ile buluşup sohbet etme mâhiyetini taşır. Herkes uyurken uyanık olmak, Mevlâ-yı Müteâl’in rahmet iklîmine girmek, muhabbet ve merhamet meclisine dâhil olan müstesnâ kullarından olmak demektir.

Cenâb-ı Hakk buyurur:

(Ey peygamber-i ekber!) O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor ve secde edenler arasında dolaşmanı da...” (eşŞuarâ, 218-219)

Bu âyet-i kerîme hakkında Kâdî Beyzâvî diyor ki:

“Ümmet için beş vakit namaz farz olup da gece namazı sünnet hâline gelince, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, ashâbın ahvâlini müşâhede sadedinde gece vakti hücre-i seâdetlerinden dışarı çıkıp ashâbın evleri arasında dolaşmış ve o evleri Kur’ân tilâveti, zikir ve tesbih sesiyle arı kovanları gibi uğuldar bir hâlde bulmuştu.” 

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, Erkam Yayınları