“Allah’a, Peygamberine ve Ülü’l Emre İtâat Edin” Âyetinde Geçen İtâat Edilecekler Arasına Mürşidler de Girer mi?

Allah’a ibâdet sırasında veya câmide şeyhten meded istemek câiz midir? Allah neden peygamberleri vesîle kılmıştır? “Allah’a, pey-gamberine ve ülü’l emre itâat edin” âyet-i celîlesinde geçen itâat edilecekler arasına mürşidler de girer mi? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Şeyhten veya herhangi bir pîrden istimdâd genellikle darda kalındığı zamanlarda yapılır. Bu işi yapacak olanın hâdis ile kadîmi ayırabilecek durumda olması gerekir. İbâdet sırasında, câmide ve her yerde meded dilemek ancak Allah’tan olur. Bu da istiâne ve istimdâdın sâdece O’ndan olması gerektiğini gösterir.

Allah’ın peygamberleri vesîle ve vâsıta kılması, insanlara ilâhî mesajını canlı olarak göstermek içindir. İlâhî hükümlerin uygulanabilirliğini fiilen göstermek ve insanlara “nümûne-i imtisal” olmalarını sağlamak içindir. Peygamberler tebliğ ve irşâd ile hidâyetlerine vesîle oldukları ümmetlerinin örnek şahsiyetleri ve âhirette de şefâatçileridir. İnsan soyut konuları algılamakta zorlandığından peygamberler bunları somut hâle getirerek kolaylaştırmışlardır. Peygamber vârisi olan âriflerin durumu da aynıdır.

Allah’a, Rasûlü’ne ve sizden olan ülü’l-emre itâat edin!” (en-Nisâ, 4/59) âyet-i celîlesinde geçen “ülü’l-emr” birinci derecede Müslümanların yöneticileridir. Bu “yöneticiler” kavramının içine siyâsî ve idârî otoriteyi temsîl edenler girdiği gibi, mânevî otoriteyi temsîl edenler de girer. Çünkü onlar da insanlara mânevî ve rûhî hayâtlarını düzenleyecek tavsiyelerde bulunmakta ve rehberlik etmektedirler. Hattâ mürîdler intisâb ederken, şeyhine itâat edeceğine ve onun tavsiyelerini tutacağına dâir söz vermektedirler.

Nisâ Sûresi 59. ayetinin tefsiri için tıklayınız (Prof. Dr. Ömer Çelik Tefsiri)

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. PEYGAMBER (S.A.) ASHÂBINA, KENDİSİNİ VESÎLE YAPARAK ALLAH’A DUÂ ETMELERİNİ SÖYLEMİŞ MİDİR?

Hz. Peygamber (s.a.) Ashâbına, Kendisini Vesîle Yaparak Allah’a Duâ Etmelerini Söylemiş midir?

TEVESSÜL ŞİRK Mİ?

Tevessül Şirk mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.