Allah’ı Nasıl Bulurum?
Kâinattaki her zerrede Allah’ı görmek mümkün müdür?
İnsan, tefekkür ederek kâinat kitabını okumayı öğrenebilirse, çevresinde gördüğü her zerre ona Cenâb-ı Hakk’ın azametini telkin eder ve onu mârifetullâh’a yaklaştırır.
Fuzûlî ne güzel söyler:
Olsa istîdâd-ı ârif kabil-i idrâk-i vahy,
Emr-i Hak irsâline her zerredir bir Cebraîl!
“Eğer ârif, ilâhî vahyi idrâk edebilme kâbiliyetine sahip olsa kâinattaki her zerre, ona Hakk’ın emrini ulaştıran bir Cebrâil kesilir.”
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Görebildiğiniz ve göremediğiniz şeyler üzerine yemin ederim ki, hiç şüphesiz o (Kur’ân), çok şerefli bir elçinin (getirdiği) sözdür.” (el-Hâkka, 38-40)
Kur’ân-ı Kerîm’deki yeminlerin hikmetlerinden biri de üzerine yemin edilen varlıklardaki bir ibrete, faydaya ve hikmete dikkat çekmektir. Kulun, o azametin telkini içinde duygularını derinleştirmesi arzu edilir.
Dolayısıyla görebildiğimiz ve göremediğimiz bütün varlıklar, Allâh’ın kudret ve rubûbiyetinin âyetleridir. Onlarda düşünüp ibret alınacak sayısız hikmet vardır.
Zerre kadar bir çınar tohumunun münbit bir toprak vâsıtasıyla koca bir ağaç hâline gelerek kazandığı muazzam ihtişam gibi, bizdeki tefekkür ve tahassüsün Kur’ân iklîminden beslenip güçlenmesi neticesinde ulaşılacak olan sır, hikmet ve ibretler de muhteşem olacaktır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları