Allah’ın Fiilî Sıfatları Nelerdir?

Allah’ın fiilî sıfatları nelerdir? Allah’ın fiilî sıfatları ile ilgili ayetler nelerdir?

Allah’ın zatına özel fiilleri vardır. Bu fiilleri, hem olumlu hem de olumsuz ifadelerle Allah’a nispet etmek caizdir. Mesela “falana çocuk verdi” demek caiz olduğu gibi “falana çocuk vermedi” demek de caizdir. “Falana nimet verdi” denilebildiği gibi, “Falana nimet vermedi, onu cezalandırdı” da denilebilir. Allah’ın fiili sıfatlarının aslı tekvin sıfatıdır.

ALLAH’IN FİİLÎ SIFATLARI

Allah’ın zatına özel fiiller beş sıfat altında toplanır.

1- Yaratmak (halk ve îcad)

Allah her şeyin yaratıcısıdır. Varlığını aklen düşünebileceğimiz her şeyi Allah’ın yaratması mümkündür. Fakat O, dilerse yaratır, dilerse yaratmaz. Hiçbir şeyi yaratmaya veya yaratmamaya mecbur değildir. O iyiliği de kötülüğü de yaratır. Fakat iyiliği seçmemizden hoşnut olur, kötülüğü seçmemize razı olmaz. Yarattığı şeyler ne olursa olsun Allah’ın sonsuz ilim ve hikmetinin bir gereğidir. O’nun her yaptığında bir hikmet vardır. Ne var ki bizim aklımız ve idrakimiz bu sebeplerin ve hikmetlerin hepsini anlayabilecek kadar güçlü değildir.

Kul bir fiili yapmak istediğinde Allah O fiili yaratır. Fakat Allah’ın yarattığı bütün fiillerin sonucu kullara aittir. Çünkü kul fiili nasıl tercih etmişse, Allah onu öyle yaratmıştır.

Allah mutlak yaratıcıdır. Allah’ın dilediğini dilediği zaman var etmesine veya yok etmesine karşı çıkacak veya engel olacak hiçbir kuvvet mevcut değildir. Her varlık, Allah’ın yaratmasıyla var olduğu gibi, varlığını sürdürebilmek için de Allah’ın, onun varlığını devam ettirmesine muhtaçtır.

2- Nimet vermek ve azap etmek (ten’îm ve ta’zib)

Yüce Allah, kullarından dilediğine nimetini artırır, dilediğine da azaltır. Hak edene mükafat verir, müstahak olana da azap eder. Dilerse en küçük bir günahı cezasız bırakmaz, dilerse küfür ve şirk dışındaki büyük bir günahı bağışlar. Ancak, bu iki fiil ona gerekli ve zorunlu değildir. Bir ayette şöyle buyrulur:

 “...O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah’a aittir...”[1]

3- Hidayet etmek ve dalâlete sevk etmek (hidayet ve idlâl): Cenab-ı Hakk’ın dilediğine hidayet, dilediğine dalalet yaratması caizdir. Allah’tan başka insanları hidayete erdiren ve dalalete düşüren gerçek bir fail yoktur. Her ikiside Allah’ın fiilidir. Ancak Allah Teâlâ’nın bir kul için dalalet yaratması, o kulun tercihini kötü bir şekilde yapmasından, iradesini kötüye kullanmasındandır. İnsan kendi kendini ve iradesini dalalete yöneltmedikçe, ilahi irade ve kudret onu dalalete zorla sevk etmez. Ehl-i Sünnet bilginlerine göre;

“... Allah dilediğini dalalete yöneltir, dilediğini doğru yola iletir...”[2]

Bu ayeti kerimeden kasıt, “Allah dilediği kimse için hidayeti, dilediği kimse için dalaleti yaratır.” demektir.

4- Peygamber göndermek ve kitap indirmek

Allah Teâlâ kullarına değer verir ve onların hayrını ister. O’nun rahmeti ve lütfu her varlığı kuşattığı için insanlara doğru yolu gösterecek peygamberler göndermiş, bazen de peygamberlerden bir kısmına indirdiği kitaplarla doğruyu ve gerçeği açıklamıştır. O’nun peygamberler göndermesi ve kitaplar indirmesi bütün fiillerinde olduğu gibi kendisine vacip (mecbur) değil, caizdir. Dilerse peygamber göndermeyebilir, kitap indirmeyebilirdi. O, kullarına merhametli olduğu için lütfetmiş, peygamberler göndermiş ve kitaplar indirmiştir. Ayette buyrulur:

Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı (peygamber) gelip geçmiş olmasın.”[3]

Yine Peygamberimize hitaben buyrulur:

“Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.”[4]

5- Ba’s ve Haşr

Ba’s, Allah Teâlâ’nın kullarını öldürdükten sonra tekrar diriltmesi, haşr da bir araya toplayarak hesaba çekmesidir. Kur’an-ı Kerim’de

“Sonra da şüphesiz kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.”[5]

“De ki : Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek...”[6]

“...Bir de bakarsın ki, onlar kabirlerinden kalkıp, koşarak Rablerine giderler.”[7] buyrularak Allah’ın insanları tekrar diriltip bir araya toplayacağı bildirilir. Kulları tekrar diriltip bir araya toplamak, Allah’a  için vacip (mecbur) değil caizdir.

1] Mâide sûresi, 18. ayet

[2] Fâtır sûresi, 8. ayet

[3] Fâtır suresi, 24. ayet

[4] Enbiyâ sûresi, 107. ayet

[5] Mü’minûn sûresi, 16. ayet

[6] Yâsîn sûresi, 79. ayet

[7] Yâsîn sûresi, 51. ayet

Kaynak: İslam Akaidi, Erkam Yayınları

,

 

İslam ve İhsan

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI NELERDİR?

Allah’ın İsim ve Sıfatları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.