Allah’ın Huzurunda Riayet Edilmesi Gereken Edepler

Mevlâ’nın huzurunda bulunduğun zaman riâyet edeceğin edebleri ve erkânı bilmek lâzımdır. Bunlar şunlardır...

Bostânül-Ârifin’de şöyle denilmektedir:

İman beş kal’alı bir beldeye benzer. Altun kal’a, gümüş kal’a, demir kal’a, hubûkel kal’a, kerpiç kal’a. Kal’anın içinde bulunanlar kerpiç kal’ayı koruyup gözettikleri müddetçe, düşman içlerine ulaşamaz. Kal’ayı muhafaza etmeyi bırakırlar da, birinci kal’a düşman tarafından tahrib edilirse ikinci, sonra üçüncüsüne göz dikilir ve sonunda bütün kal’alar teker teker tahrîb edilmiş olur. İman da böyle beş kal’a içindedir: Yakîn, ihlâs, farzları eda, sünnetleri tamamlamak ve bir de edebi korumak.

Abdülkadir Geylânî -kuddise sirruh- buyurur:

– Mürşidinin huzurunda edebli ol. Az konuş, çok dinle. Zira böyle yapmak, senin öğrenmene ve mürşidinin kalbine yakınlaşmana sebeb olur. Güzel edeb, seni mürşidine yakınlaşdırır. Kötü edeb ise uzaklaştırır. Sen ediblerle yâni yüksek edeb sahibi kişilerle düşüp kalkmadıkça nasıl güzel edeb sahibi olabilirsin?

Sen mürebbî ve mürşidini tasvip etmiyor ve onun hakkında hüsn ü zan beslemiyorsan, hakkın yolunu, ondan nasıl öğrenebilirsin ki?

Şeyh Abdurrahman Sülemî Nişâburî -kuddise sirruh- buyurur:

– Bir sûfi için şu iki şey gereklidir:

Bütün hallerinde doğruluk üzere ola. Muamelesinde edebli dura.

Süfyan Sevrî -kuddise sirruh-, edebin ehemmiyeti hakkında:

– Kur’an ve hadis ilmini isteyen kimse, önce, kendisine bir hazırlık yapsın. Bu hazırlık en az yirmi yıl edeb, görgü ve terbiye hazırlığı olsun. Evvelâ yirmi yıl edeble hareket... Sonra, Kur’an ve hadis ilmi buyurmuştur.

Said bin Cübeyr -kuddise sirruh- buyurur:

– Allah’a itaat edip (edeb gözleyen) emirlerini yerine getiren, onu zikrediyor demektir. Onun verdiği emirlere göre hareket etmeyen ne kadar tesbih çekerse çeksin, ne kadar Kur’an okursa okusun, zikretmiyor sayılır.

MEVLA’NIN HUZURUNDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN EDEPLER

İbrahim Hakkı Erzurûmî -kuddise sirruh buyurur:

Muhakkak ki, barış ve savaş zamanlarında, uyuduğun saatlerde, diri ve ölü hallerinde, bir an bile senden ayrılmayan sahibin ki O seni yaratandır, Mevlandır, Rabbindir, rızkını verendir. Hangi saatte sen O’nu düşünür ve anarsan O seninle beraberdir. Sen O’nun huzûrundasın. Nitekim Cenab-ı Hak, beni zikredenin yanındayım, buyuruyor ve her ne zaman O’na karşı olan vazifelerinde bir eksiklik, bir kusur yaptığın için üzülür ve kalbin kırılırsa, sahibin o anda senin yanındadır ve koruyucundur. Nitekim, Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri: –“Kalbleri kırık olanların yanındayım” buyurmuşlardır. Gece gündüz bir an bile, Rabbinle başbaşa kalmak ve ona yalvarışlarında duyacağın manevî zevki almaktan geri kalmayasın. Bunu yapabilmen için Mevlâ’nın huzurunda bulunduğun zaman riâyet edeceğin edebleri ve erkânı bilmek lâzımdır. Bunlar şunlardır:

  1. Başını eğip, önüne bakmak.
  2. Aklını toplayıp Allah’tan gayrı olan bütün fikirleri zihninden atmak.
  3. Tam bir sessizlik içinde bulunmak ve susmak.
  4. Vücudun bütün âzâlarını sâkin, rahat bulundurmak.
  5. Emirleri yapmakta azimli olmak.
  6. Yasaklardan sakınmak.
  7. Hiçbir şeye itiraz etmemek.
  8. Devamlı Allah Teâlâ’yı zikretmek.
  9. Allah’ın büyüklüğü üzerinde düşünmeye devam etmek.
  10. Allah’ı her şeyden üstün tutmak.
  11. Halktan ümidini kesmek.
  12. Allah’ın heybet ve azameti karşısında yalvarışta bulunmak.
  13. Haya (utangaçlık) içinde kırık bir kalple huşu içinde bulunmak.
  14. Kazanma heveslerine dalmayıp, Allah’ın verdiklerine güvenmek.
  15. Allah’a teslim olmak ve Ondan gelene razı olmaktır. (Sâdık Dânâ- Hizmet İnsanı, s.60- Erkam Yayınları)

İslam ve İhsan

EDEP (UTANMA DUYGUSU) İLE İLGİLİ HADİSLER

Edep (Utanma Duygusu) ile İlgili Hadisler

EDEPLERİN HANGİSİ ALLAH'A DAHA YAKINDIR?

Edeplerin Hangisi Allah'a Daha Yakındır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.