Allah’ın İsimleri İle İlgili Ayetler

DUALAR ve ZİKİRLER

Allah’ın 99 ismi ve anlamı nedir? Kur’an-ı Kerim’de geçen Allah’ın isimleri ve anlamları.

Ayet ve hadislerde Allah’ın isimleri “En güzel isimler” anlamında “(el-esmâü’l-hüsnâ” şeklinde ifade edilmektedir.

ALLAH’IN İSİMLERİ VE ANLAMLARI

Kur’ân ayetlerinde Yüce Allah’ın isimleri isim veya isim tamlamaları şeklinde geçmektedir.

el-A’lâ: (en yüce, en şerefli),

el-A’lem: (her şeyi en iyi bilen),

el-Alî: (şanı, şerefi, izzeti ve kudreti yüce olan),

el-Âlim: (bilen, anlayan, tanıyan),

el-Alîm: (her şeyi çok iyi bilen),

el-Âhir: (varlığının sonu olmayan, ölümsüz, ebedî ve bâkî),

el-Akrab: (bilmesi, görmesi, duyması, haberdâr olması ve yardım etmesi açısından insanlara en yakın olan),

el-Azîm: (zatı, isim, sıfat ve fiilleri itibariyle pek ulu, büyük, yüce),

el-Azîz: (üstün, güçlü, kuvvetli, galip, şerefli, değerli, melik),

el-Bâri: (yaratan, örneği olmadan varlıkları îcat eden),

el-Basîr: (aydınlık ve karanlıkta küçük ve büyük her şeyi gören),

el-Bâtın: (mâhiyeti akıl ile idrâk olunamayan, hayal ile tahayyül edilemeyen, her şeyin iç yüzünü, sırlarını bilen),

el-Berr: (iyilik eden, çok lütufkâr, çok merhametli, çok şefkatli),

Câ’ılûn: (yaratan, vâr eden, bir varlıktan başka bir varlık yapan),

el-Cebbâr: (emir ve yasaklarını, hüküm ve kararlarını kullarına yaptırmaya gücü yeten, azgın ve zalimleri kahredici, dertlere derman olan, yaraları sarıp onaran, yaratıklarının hâllerini düzelten),

el-Ebkâ: (verdiği nimetler sürekli ve hep kalıcı olan),

el-Ehad: (eşi, benzeri ve ikincisi bulunmayan bir tek, yegâne),

el-Ekrem: (en çok ikram eden),

el-Evvel: (öncesi olmayan, yaratılmamış, ezelî ve kadîm tek varlık),

Fâil(ûn): (yapan, yaratan, vâr eden),

el-Fettâh: (iyilik kapılarını açan, en âdil hüküm veren)

el-Ğaffâr: (çok affeden, çok bağışlayan, günah ne kadar çok olursa olsun yine bağışlayan),

el-Ğafûr: (çok affeden, çok bağışlayan),

el-Ğanî: (zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan),

el-Habîr: (her şeyden haberdar olan, gizli aşikâr her şeyi bilen, haber veren),

el-Hâdi: (hile yapanları cezalandıran)

el-Hâdî: (hidayet eden, doğru yolu gösteren),

el-Hafî: (çok ikram eden, son derece iyilik ve lütuf sahibi, her şeyi bilen, duaları kabul eden)

Hâfiz(ûn): (koruyup gözeten),

el-Hafîz: (varlıkları yok olmaktan koruyan),

el-Hakîm: (hikmet sahibi, her işi, emri ve yasağı yerli yerinde olan),

el-Hâkim: (hükmeden, karar veren, haklıyı haksızı ayıran),

el-Hakem: (hüküm veren, son kararı veren),

el-Hakk: (varlığı, ilâh ve rab oluşu hak olan, eşyayı var eden, hakkı ızhar eden, mülk sahibi, yok olmayan, varlığında şüphe bulunmayan, âdil),

el-Halîm: (çok sakin, hemen öfkelenmeyen, acele etmeyen, teenni ile hareket eden),

el-Hallâk: (mükemmel yaratan, devamlı yaratan),

el-Hasîb: (insanlara yeten, insanların yaptıklarını koruyup hesaba çeken),

Hâsib(în): (insanları sorgulayan, hesaba çeken),

el-Hayr: (hayırlı olan, faydalı olan, iyilik eden),

el-İlâh: (ma’bûd, Tanrı),

el-Kadîr: (çok güçlü, çok kuvvetli, istediğini istediği gibi eksiksiz, kusursuz ve tam yapabilen),

el-Kâdir: (güçlü, kuvvetli, her şeye gücü yeten),

el-Kâfî: (kullarına yardım eden, vekil olan, yol gösteren, yaptıklarını bilen, gören, haberdar olan ve hesaba çeken),

el-Kahhâr: (yenilmeyen, daima galip gelen),

el-Kâhir: (galip gelen, zelil eden, güçlü, her şeyi kuşatan, yaratıklarını dilediği gibi yöneten),

el-Kâim: (varlıkları görüp gözeten, koruyan, yöneten),

el-Karîb: (af, mağfireti, rahmeti, bilmesi, görmesi ve duyması itibariyle kullarına yakın olan),

el-Kâşif: (azap, sıkıntı, bela ve dertleri gideren),

Kâtib(ûn): (insanların yaptıklarını yazan),

el-Kavî: (kuvvetli, kudretli, her şeye gücü yeten),

el-Kayyûm: (zatı ile kaim olana, ezelî ve ebedî, her şeyin varlığı kendisine bağlı, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan, ihtiyaçlarını üstlenen),

el-Kebîr: (zatı, isim ve sıfatları, şanı ve şerefi, kadri ve kıymeti, değer ve izzeti pek yüce, ulu ve büyük),

el-Kerîm: (değerli, şerefli, çok nimet veren, nimet ve ihsanı bol olan ),

el-Kuddûs: (her türlü çirkinlik, noksanlık ve ayıplardan uzak, tertemiz, bütün kemal sıfatları kendisinde toplayan, güzellik, iyilik ve ihsanlarıyla övülen),

el-Latîf: (yaratıklara karşı yumuşak, çok merhametli, çok lütufkâr, ihsan sahibi, insanlara hak ettiklerinden fazlasını veren her şeyin detayını, sırlarını en iyi bilen, işleri çok hassas düzenleyen, gözle görülmeyen),

Mâhid(ûn): (yeryüzünü yaratıkları için elverişli, yarayışlı ve faydalı olarak yaratan),

el-Mâlik: (bütün varlıkların sahibi),

el-Mecîd: (çok şerefli, çok itibarlı),

el-Melik: (bütün varlıkları yöneten, dilediğini yapan, dilediği gibi hükmeden),

el-Melîk: (çok mülkü olan, her şeyin sahibi ve maliki, onları terbiye edip yetiştiren, mülk ve güç veren),

el-Metîn: (çok kuvvetli, çok dayanıklı, acizliği, za’fiyeti ve gevşekliği olmayan),

el-Mevlâ: (dost, yardımcı, görüp gözeten),

Mu’azzib(în): (suç işleyenleri, zalimleri, günahkârları cezalandıran),

el-Mu’ızz: (izzet ve şeref, güç ve kuvvet, itibar ve şerefli kılan, aziz yapan),

el-Muhric: (bir şeyi açığa çıkaran, bir varlıktan başka bir varlık var eden, gizli şeyleri ortaya çıkaran),

el-Muhît: (ilim ve kudretiyle her şeyi kuşatan, her şeye muttali olan),

el-Mukît: (her şeye gücü yeten, rızık veren, yapılanları bilen, koruyan, mükâfat veren),

el-Muktedir: (güçlü, kuvvetli, istediğini istediği gibi yapan),

el-Musavvir: (yaratıklara şekil ve özellik veren),

Mûsi(’ûn): (gökleri genişleten),

el-Mübîn: (varlığı aşikâr olan, hakkı ızhar eden, gerçeği beyan eden),

Mübrim(ûn): (hile ile kötülük yapmaya karar verenleri bilen, onların bu kötülüklerini boşa çıkran, onları kesin olarak cezalandıran),

Mübtelî(n): (deneyen, imtihan eden, gizli olanları açığa çıkaran),

el-Mücîb: (duaları, istekleri, dilekleri kabul eden, ihtiyaçları karşılayan, sıkıntıları gideren),

el-Müheymin: (insanların bütün yaptıklarını bilen, koruyan, görüp gözeten),

el-Mühlik: (isyan eden, azan, günaha dalan ve zulmeden fert ve toplumları helâk eden),

el-Mü’min: (yaratıklarına güven veren),

el-Müneccî: (sıkıntı, bela ve azaptan kurtaran),

el-Münezzil: (nimet veren, su, sekînet, melek, kitap ve Peygamber indiren),

el-Münîr: (ışık veren, aydınlatan),

Münşi’(ûn): (îcat eden, inşa eden, yapan, örneksiz olarak yaratan),

Müntekım(ûn): (suçluları cezalandıran),

Münzil(în): (melek, kitap, su ve sekînet indiren, nimet veren),

Münzir(în): (kullarına fayda ve zarar veren şeyleri bildiren; inkâr ve isyan edenlerin âkibetinin kötü olduğunu haber vererek onları bu davranışlardan sakındıran ve azabı ile korkutan),

Mürsil(în): (vahiy, peygamber, bol yağmur, aşılayıcı rüzgâr, koruyucu melek, âsiler için yıldırımlar ve âfetler gönderen),

el-Müste’ân: (kendisinden yardım istenen, kendisine sığınılan),

Müstemi(ûn): (sesleri işiten, duyan),

el-Müte’âl: (aşkın, pek yüce, ulu, eksik ve noksanlıklardan berî olan),

el-Mütekebbir: (ihtiyaç ve noksanlığı gerektiren her şeyden münezzeh, pek yüce ve ulu),

el-Müteveffî: (yaratıkların canlarını alan),

en-Nâsır: (yardım eden),

en-Nesîr: (çok yardım eden, sürekli yardım eden),

er-Râfi: (peygamber ve mü’minlerin itibar, şan ve şereflerini artıran, göğü yükselten),

er-Rahîm: (çok merhametli),

er-Rahmân: (çok merhametli),

er-Rakîb: (insanların hâllerini, sözlerini, yaptıklarını ve davranışlarını bilen, haberdar olan, murakabe edip koruyan),

er-Raûf: (çok merhametli, çok şefkatli, çok acıyan),

er-Rezzâk: (bol nimet, maddî ve manevî rızık veren),

Sâdık(ûn): (söz, iş, va’d ve va’îdinde doğru olan, her sözünü ve va’dini yerine getiren),

es-Samed: (her şeyin kendisine muhtaç olduğu, yöneldiği, her dilek ve isteğin mercii; hiç eksiği, kusuru ve ihtiyacı olmayan ulu, şanlı, dosdoğru, âdil ve güvenilir olan),

es-Selâm: (eksiklik, acizlik, hastalık, ölüm ve benzeri şeylerden salim olan kullarına güven ve selamet veren),

es-Semî: (her sözü, bütün konuşulanları en iyi işiten, duyan)

Şâhid(în): (bilen, muttali olan, her şeye tanık olan),

eş-Şâkir: (verdiği nimetlere şükreden ve çalışan kimseyi ödüllendiren),

eş-Şefî: (mü’minlerin yâr ve yardımcısı, azap ve sıkıntılardan koruyucusu olan),

eş-Şehîd: (her şeye muttali olan, gören, bilen, haberdâr olan, her yerde hazır nazır olan, hiçbir şey kendisinden gizlenemeyen, bütün sırlara vakıf olan, her şeyi murakabe eden),

eş-Şekûr: (ibadet eden kullarının mükâfatlarını bolca veren, az çok her itaati ödüllendiren),

eş-Şey: (var olan, mevcut),

et-Tevvâb: (sürekli tövbeleri kabul eden),

el-Vâhid: (zatında, isim ve sıfatlarında eşi ve benzeri bulunmayan, tek olan),

el-Vâlî: (koruyup gözeten, yardım eden, işleri deruhte eden),

el-Vâris: (bütün varlıkların sahibi, bâkî ve ebedî olan, her şey kendisine dönen),

el-Vâsi: (güçlü, kuvvetli, ilim ve merhameti her şeyi kuşatan, bütün yaratıklara rızık veren, nimet ve ihsanı bol olan),

el-Vedûd: (mü’minleri çok seven, kulları tarafından çok sevilen),

el-Vehhâb: (karşılıksız çok nimet veren, ikram ve ihsanda devamlı olan, lütfu, ihsanı ve rahmeti bütün kulları kuşatan),

el-Vekîl: (güvenilen, koruyan, yardım eden, görüp gözeten, her şeyin maliki ve yöneticisi olan),

el-Velî: (dost, seven, görüp gözeten, yardım eden),

ez-Zâhir: (varlığı her şeyden aşikâr olan, her şeye galip gelen, her şeyden yüce olan),

Zâri’(ûn): (ekinleri, bitkileri yetiştiren, büyüten),

Hüvallâhüllezî lâ ilâhe illâ hû: (Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah) (Toplam: 119)

İSİM TAMLAMALARI

Adüvvün li’l-kâfirîn: (kâfirlerin düşmanı)

Âhizün bi nâsiyetihi: (suçluları cezalandıran)

Ahkemü’l-hâkimîn: (hüküm verenlerin en adili)

Ahsenü’l-hâlikîn: (yaratanların, takdir ve tasvir edenlerin en iyisi)

Âlimü’l-ğaybi: (gaybı bilen)

Allâmü’l-ğuyûb: (görünmeyenleri çok iyi bilen)

Bâliğu emrihi: (emri, hükmü hedefine ulaşan, kararını infaz eden)

Bedî’u’s-semâvâti ve’l-ard: (gökleri ve yeri örneği olmadan yaratan)

Berîü’n mine’l-müşrikîn: (müşriklerden berî, uzak olan)

Câmi’u’n-nâs: (kıyamette insanları bir araya toplayan, cem eden)

Ehlü’l-mağfire: (mağfiret ehli, affedici )

Ehlü’t-takvâ: (azabından korkup sakınmaya, korunmaya lâyık olan)

Erhamü’r-râhımîn: (merhamet edenlerin en merhametlisi )

Esdaku hadisen: (en doğru sözlü)

Esdeku kîlen: (en doğru sözlü)

Esra’u ferahan: (kullarının tövbesine çok sevinen)

Esra’u mekren: (hile ve tuzak kuranları en süratli bir şekilde cezalandıran)

Esra’u’l-hâsibîn: (hesap soranların, hesap görenlerin en süratlisi)

Eşeddü be’sen: (çok şiddetli cezalandıran)

Eşeddü ferahan: (kulunun tövbesine çok sevinen)

Eşeddü kuvveten: (çok kuvvetli, çok güçlü)

Eşeddü tenkîlen: (çok şiddetli cezalandıran)

Fa’âlü’n-limâ yürîd: (dilediğini yapan)

Fâliku’l-abbi ve’n-nevâ: (çekirdek ve taneleri çatlatan, yarıp açan )

Fâliku’l-ısbâh: (karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran)

Fâtıru’s-semâvâti ve’l-ard: (yeri ve gökleri yaratan)

Gâlib’ün ‘alâ emrihî: (emirinde işinde ve hükmünde galip olan)

Ğâfirü’z-zenbi: (günahları bağışlayan)

Hâliku külli şey’in: (her şeyin yaratıcısı)

Hayru’l-fâsılîn: (hükmedenlerin, haklı ile haksızı ayırt edenlerin en hayırlısı)

Hayru’l-fâtihîn: (hükmedenlerin, nimet verenlerin, hayır kapılarını açanların en hayırlısı)

Hayru’l-ğâfirîn: (bağışlayanların en hayırlısı)

Hayru’l-hâkimîn: (hüküm ve karar verenlerin en hayırlısı )

Hayru’l-mâkirîn: (hile ile kötülük yapanları bilemeyecekleri, anlayamayacakları cihetlerden daha şiddetli cezalandıran)

Hayru’l-münzilîn: (nimet verenlerin, ikram edenlerin en hayırlısı)

Hayru’l-vârisîn: (varislerin en hayırlısı)

Hayru’n-nâsırîn: (yardım edenlerin en hayırlısı)

Hayru’r-râhımîn: (merhamet edenlerin en hayırlısı)

Hayru’r-râzkîn: (rızık, nimet verenlerin en hayırlısı)

Hayrun hâfizan: (en iyi koruyup gözeten)

İlâhü’n-nâs: (insanların ilâhı)

Kâbilü’t-tevb: (tövbeleri kabul eden)

Kâşifü’l-azâb: (azabı, sıkıntıyı, derdi kaldıran)

Mâlikü yevmiddîn: (hesap gününün maliki, sahibi)

Mâlikü’l-mülk: (bütün mülkün sahibi)

Meliki’n-nâs: (insanların meliki)

Mûhinü keydi’l-kâfirîn: (kâfirlerin tuzağını zayıflatan, boşa çıkaran)

Muhîtü’n bi’l-kâfirîn: (kâfirleri kuşatan)

Muhyî’l-mevtâ: (ölüleri dirilten)

Muhzî’l-kâfirîn: (kâfirleri rezil rüsvay eden)

Mütimmü nûrihi: (nurunu, dînini tamamlayan)

Nûru’s-semâvâti ve’l-ard: (gökleri ve yeri aydınlatan)

Rabbü külli şey’in: (her şeyin rabbi)

Rabbü’l-âlemîn: (âlemlerin rabbi)

Rabbü’l-ard: (yeryüzünün rabbi)

Rabbü’l-arş: (arşın rabbi)

Rabbü’l-felak: (sabahın rabbi)

Rabbü’l-ızzeti: (kudret ve şeref sahibi)

Rabbü’n-nâs: (insanların rabbi),

Rabbü’s-semâvâti: (göklerin rabbi)

Rabbü’ş-şi’râ: (Şi’ra yıldızının sahibi)

Refî’u’d-derecât: (manevî dereceleri ve gökleri tabaka tabaka yükselten)

Semî’u’d-du’â: (tövbeleri ve duaları duyan ve kabul eden)

Serîu’l-hısâb: (hesabı, sorgulaması çok süratli olan)

Şedîdü’l-‘azâb: (azabı, cezalandırması çok şiddetli olan)

Şedîdü’l-‘ıkâb: (çok hızlı cezalandıran)

Şedîdü’l-mihâl: (cezası, azabı, kuvveti çok şiddetli olan)

Vâsi’u’l-mağfire: (bağışlaması, mağfireti bol olan)

Zü’l-fadli’l-azîm: (çok ikram sahibi)

Zî’t-tavl: (lütuf, bağış, ikram, ihsan, af ve bağış sahibi)

Zü’l-ikrâm: (ikram sahibi)

Zû fadlin ale’l-âlemîn: (âlemlere nimet veren)

Zû fadlin ale’n-nâs: (insanlara ikram eden),

Zû-intikam: (intikam sahibi, âsileri, zalimleri cezalandıran)

Zü’l-‘ıkâb: (suçluları, günahkârları, zalimleri cezalandıran)

Zü’l-Arş: (Arş’ın sahibi)

Zü’l-celâl ve’l-ikrâm: (azamet ve kibriya, ikram ve ihsan sahibi)

Zü’l-kuvveti: (güç ve kuvvet sahibi)

Zü’l-mağfire: (af ve bağış sahibi)

Zü’l-me’âric: (bütün derecelerin sahibi)

Zü’r-rahmeti: (merhamet sahibi) (Toplam: 81)

Kur’ân’da Allah’ın güzel isim ve sıfatları bildirildiği gibi hadislerde de bildirilmektedir. Bazı hadislerde Allah’ın güzel isimlerinin sayısı 99 olarak geçmekte, hadislerin bir kısmında bu isimler zikredilmekte, bir kısmında ise zikredilmemektedir.

Kaynak: Diyanet