Allah'ın İsimlerinden Müminlere Mesajlar

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu haftaki Cuma hutbesinin konusu "Allah'ın güzel isimlerinden müminlere mesajlar" oldu.

“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri öğrenip gereğiyle amel ederek sayarsa cennete girer.” (Buhârî, Şürût, 18)

Aziz Müminler!

Bizler, sabah ve akşam namazlarından sonra Haşr sûresinin son üç ayetini okuruz. Allah’ın varlığını, birliğini, yüceliğini hatırlar, en güzel isimleriyle O’nu tesbih ederiz. Peygamberimiz (s.a.s)’in sabah ve akşam bu ayetleri okuyanlara meleklerin dua edeceği müjdesine nail olmaya çalışırız.[1]

Kıymetli Müslümanlar!

Haşr sûresinin son üç âyeti, “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur” şeklindeki tevhid ilkesiyle başlar. Her insana, bu hakikati gönülden kabul etmesi ve Allah’a samimiyetle bağlanması gerektiğini öğretir. Rabbimiz, gizli ve aşikâr olanı, görüleni ve görülmeyeni hakkıyla bilendir. Rahmân’dır; dünyada bütün insanlara karşı çok şefkatlidir. Rahîm’dir; âhirette ise sadece müminlere merhamet edendir.

Mümin, Allah’ın kendisini her an ve her yerde gördüğünün, her türlü niyetini bildiğinin farkında olarak yaşar. Çünkü o, Rabbinin kendisine şah damarından daha yakın olduğuna inanmıştır.[2]

Aziz Kardeşlerim!

Allah Teâlâ, isimleri ile kendisini bize şöyle tanıtır. Yüce Rabbimiz, Melik’tir; mülkün gerçek sahibidir. Varlık da O’nundur, yokluk da. Elimizdeki nimetleri bize emanet eden O’dur. Mümin, sahip olduğu her nimetin kendisine verilen bir emanet olduğu şuuruyla hareket eder. Mal ve mülkün, makam ve mevkiin, şan ve şöhretin esiri olmaz. Aksine gün gelip nimetin hesabını vereceğine olan inancıyla, emanete riayet eder.

Yüce Allah Kuddûs’tür; her türlü noksanlıktan uzaktır. Mutlak kemal sahibidir. O, Selâm’dır; esenlik, huzur ve barışın kaynağıdır. Mümin de, başta ailesi olmak üzere hayatının her alanında huzur ve sükûnetin hâkim olması için gayret gösterir.

Allah Teâlâ, Mümin’dir; güven veren, kendisine güvenenleri korkudan emin kılandır. Gönlünü açanlara iman bahşedendir. Müheymin’dir; her şeyi görüp gözetendir. Dünyanın türlü sıkıntıları karşısında el açıp yalvaracağımız, sığınağımız, dayanağımız O’dur.

O, Aziz’dir; yegâne galip, izzet ve şanın asıl sahibidir.  Cebbâr’dır;  murat ettiğini her durumda icra eden, yaraları saran, dertlere derman olan O’dur. Mütekebbir’dir; büyüklük ancak kendisine yaraşan, büyüklükte eşi olmayandır. O’nun karşısında herkes acizdir. Her türlü eksiklikten münezzeh olan Rabbimizin eşi ve benzeri yoktur.

Muhterem Müslümanlar!

Haşr sûresinin son ayetinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: Allah, istediğini istediği surette, hiçbir örneği olmadan yaratandır. Varlıkların şekil ve özelliklerini tayin edendir. Mümin, son nefesine kadar Rabbinin lütfettiği tertemiz fıtrata sahip çıkar. Allah nezdinde asıl değerli olanın görünüş, mal, mülk değil, iman-ı kâmil, kalb-i selîm, amel-i salih ve güzel ahlak olduğunu bilir. Gönlünü kin, nefret, fitne ve haset gibi kötülüklerden uzak tutar.

En güzel isimler O’nundur. Bizler en güzel isimleriyle Allah’a yakarışta bulunuruz. Peygamberimiz (s.a.s), “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri öğrenip gereğiyle amel ederek sayarsa cennete girer.”[3] buyurmuştur. Rabbimizin Esmâ-i Hüsnâ’sının anlamını idrak edip gereğiyle amel etmek hepimizin gayesi olmalıdır.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder, yüceltir. O, mutlak güç, hüküm ve hikmet sahibidir. Bizlere düşen de hem dilimizle hem de rızasına uygun hal ve davranışlarımızla Yüce Rabbimizi tesbih etmek, O’na boyun eğmektir.

Kıymetli Kardeşlerim!

Allah’a imanın gereği, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, O’ndan başka hiçbir gücün önünde boyun eğmemektir. Allah’a teslimiyetin bir göstergesi olan kulluk görevlerini asla ihmal etmemektir.

Bu mübarek cuma vaktinde hep birlikte Allah’a gönülden niyaz edelim ve diyelim ki: Rabbimiz! Bizleri sana hakkıyla inanan, İslam’a samimiyetle bağlanan, Haşr Sûresinde öğrettiğin hakikatleri anlayan ve yaşayan kullarından eyle! Kur’ân-ı Kerim’in rehberliğinden, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in örnekliğinden bizleri bir an olsun mahrum bırakma!

Ya Rabbi! Şehâdeti arzulayarak canlarından vazgeçmeyi göze alan ve gazilik payesi ile şereflenen kahraman gazilerimize sağlık, afiyet ve huzur dolu bir ömür ihsan eyle!

Din, vatan ve mukaddesat uğruna canını feda eden aziz şehitlerimize rahmet eyle!

DİPNOTLAR

[1] Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 22.

[2] Kâf, 50/16.

[3] Buhârî, Şürût, 18.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.