Allah’ın Kendilerine Büyük Mükafat Hazırladığı Kullar

Kur’ân-ı Kerim’de bahsedilen Allah’ın kendilerine mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırladığı kullar kimlerdir?

Cenâb-ı Hak, kullarının iffetli olmasına çok ehemmiyet verir ve pek çok âyet-i kerimede buna işâret eder.[1] Bir âyet-i kerimede şöyle buyrulur:

“Evlenme imkânı bulamayanlar Allah kendilerini lütfuyla zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar… Dünya hayatının geçici menfaatini kazanma hırsıyla câriyelerinizi fuhşa zorlamayın! Hele iffetli ve namuslu kalmak isterlerse (hiç zorlamayın!) Kim onları zor altında bırakırsa (şiddetli bir azaba mâruz kalır ve) Allah zorlanmalarından sonra (o câriyeler için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nûr, 33)

Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-, kadınlardan bilhassa iffetlerini muhafaza husûsunda bey’at alırdı. (Mümtehine, 12)

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, hanımının iffetli olmasını isteyen kişilere başkalarının hanımlarına karşı iffetli davranmayı tavsiye etmiştir. (Hâkim, IV, 170/7258)

ALLAH’IN KENDİLERİNE BÜYÜK MÜKÂFAT HAZIRLADIĞI KULLAR

Kur’ân-ı Kerim’de Allah’ın kendilerine mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırladığı kullardan bahsedilirken, “İffetlerini koruyan erkek ve kadınlar...” da zikredilir. (Ahzâb, 35)

Yine, Firdevs cennetine girip orada ebedî kalacak ve kendilerine Cennetlerde bol bol ikrâm edilecek mü’minlerin vasıfları sayılırken “iffetlerini muhafaza edenler” de sayılır. (Mü’minûn, 5-11; Meâric, 29-35)

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve nâmusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.” (Buhârî, Rikâk, 23)

“Üç kişi vardır ki onların gözleri cehennemi görmez: Allah yolunda nöbet tutan, Allah korkusuyla ağlayan ve Allah’ın haramlarından sakınan kişilerin gözleri...” (Heysemî, V, 288)

Dipnot:

[1] Misâl olarak bkz. Nisâ, 25; Mâide, 5; Enbiyâ, 91; Nûr, 4, 23; Tahrîm, 12.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

İFFET VE HAYA NEDİR?

İffet ve Haya Nedir?

İFFETLİ OLMANIN FAZİLETLERİ

İffetli Olmanın Faziletleri

HZ. SARE'NİN (R.A.) İFFETİNİ KORUYAN DUA

Hz. Sare'nin (r.a.) İffetini Koruyan Dua

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.