Allah’ın Mükafatını Özel Olarak Vereceğini Bildirdiği İbadet

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ; «–Ama oruç başka. O Benim içindir, mükâfâtını da Ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini Benim için bırakır.» buyurmuştur.

Hakkıyla tutulan Ramazan orucunun kula nasîb ettiği ecri de muhteşemdir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur:

“İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ;

«–Ama oruç başka. O Benim içindir, mükâfâtını da Ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini Benim için bırakır.» buyurmuştur.

ORUÇLU İÇİN İKİ SEVİNÇ VARDIR

Oruçlu için iki sevinç vardır:

  • Biri, iftar ettiği zamanki sevinci;
  • Diğeri, Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir.

Hiç şüpheniz olmasın ki;

Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.” (Müslim, Sıyâm, 164)

Ramazân-ı şerifte elde edilebilecek ecir ve sevâbı; Cenâb-ı Hak, ashâb-ı kirâma bir rüya vesilesiyle de göstermiştir:

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- naklediyor:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sağlığında Kudâa Kabîlesi’nin Beliyy boyuna mensup iki zât, birlikte İslâm’a girmişlerdi. Bunların birisi şehid düşmüş, diğeri de bir sene daha yaşayıp öyle vefât etmişti.

Talha bin Ubeydullah -radıyallâhu anh-;

«–Rüyamda; bir sene sonra vefât eden şahsın, şehid düşenden daha önce cennete girdiğini gördüm ve hayret ettim.» dedi.

Sabah olunca Hazret-i Talha’nın bu rüyası Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e anlatıldı. Rüyayı dinleyen Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, şu cevabı verdi:

«‒O (bir sene sonra ölen kardeş), şehîd olan kardeşinden sonra Ramazan orucunu tutmadı mı?

Bir sene, altı bin şu kadar rekât namaz kılmadı mı?

(O hâlde ikisi arasında bu kadar fark tabiî ki olacak.)” (Ahmed, II, 333)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2025 Ay: Mart, Sayı: 241

İslam ve İhsan

ORUCUN MADDİ VE MANEVİ FAYDALARI

Orucun Maddi ve Manevi Faydaları

ORUÇ BİZE NASIL BİR İRADE KAZANDIRIR VE BİZİ HANGİ MANEVİ MERTEBELERE TAŞIR?

Oruç Bize Nasıl Bir İrade Kazandırır ve Bizi Hangi Manevi Mertebelere Taşır?

HAKKIYLA TUTULAN ORUCUN KAZANDIRDIĞI FAZİLETLER

Hakkıyla Tutulan Orucun Kazandırdığı Faziletler

ORUÇ MİDEYİ DEĞİL, NEFSİ AÇ BIRAKMAKTIR

Oruç Mideyi Değil, Nefsi Aç Bırakmaktır

ORUÇ TUTAN UZUVLARA VERİLECEK ÖDÜLLER

Oruç Tutan Uzuvlara Verilecek Ödüller

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.