“Allâh’ın Sizi Bağışlamasını İstemez misiniz?” Ayeti
Nur suresi 22. ayeti nasıl anlamalı ve amel etmeliyiz? Ayet kimleri hangi sebepten dolayı uyarıyor? Ayette verilen müjde ve mükafat nedir?
"İçinizden fazilet ve servet sahibi kimseler, bundan böyle akrabalarına, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere mallarından bir şey vermeyeceklerine dâir yemin etmesinler. Affetsinler, hoş görsünler! Öyle ya, onları bağışlamanıza karşılık Allah’ın da sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir." (Nur suresi 22. ayet)
ALLÂH’IN SİZİ BAĞIŞLAMASINI İSTEMEZ MİSİNİZ?
Hz. Ebubekir, Mıstah isimli bir fakire devamlı olarak yardımda bulunurdu. Kızı Âişe’ye yönelik vuku bulan çirkin iftira hâdisesinde onun da iftirâcılar arasında yer aldığını görünce, bir daha ona ve âilesine iyilik yapmayacağına dâir yemin etti. Ebubekir (r.a.)’ın yardımı kesilince Mıstah ve âilesi perişan bir hâle düştüler. Cenâb-ı Hak, yardımın kesilmesinin ardından bu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu. Aynı konuya ışık tutan bir diğer âyet-i kerîmede de şöyle buyrulur: “Allah’ın adını, olur olmaz ettiğiniz yeminleriniz yüzünden iyilik yapmanızın, kötülüklerden sakınmanızın ve insanların arasını düzeltmenizin önünde bir engel hâline getirmeyin. Allah, her şeyi işiten ve bilendir.” (Bakara 2/224)
Bu âyet-i kerîmeler Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan merhametinin en müşahhas bir misâlini teşkil eder. Diğer yönden de fazilet ehlini zirveleştirecek bir hedef gösterir. Âyetlerin inişinden sonra Ebubekir (r.a.):
“–Ben elbette Allah’ın beni bağışlamasını severim!” dedi. Ardından yemin keffâreti vererek, yapmış olduğu iyiliğe devam etti. (Buhârî, Meğâzî 34; Müslim, Tevbe 56; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, II, 546)
Yani Hz. Ebubekir, kendi kızına iftira atan adama dahî yardımını esirgemedi. Bu da o mübârek sahâbînin kâbına varılmaz faziletini gösteren bâriz bir misâldir.
Âyet-i kerîme bizleri iyiliğe ve güzelliğe çağırmakta, kötülük yapanlara kötülükle muameleden vazgeçip hatta kötülüğe iyilikle muameleye davet etmektedir. Enes b. Mâlik (r.a.), Allah Resûlü (s.a.s.)’in bizleri affa teşvik eden bir hâdis-i şerîfini şöyle nakleder:
Resûlullah (s.a.s.) aramızda oturuyordu, azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördük. Hz. Ömer:
“– Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü! Sizi böyle güldüren nedir” diye sordu. Efendimiz şunları anlattı:
“– Ümmetimden iki kişi Yüce Rabbimizin huzurunda diz çöktüler. İçlerinden biri:
«– Ey Rabbim, benim hakkımı kardeşimden al» dedi. Allah Teâlâ:
«– Hakkını kardeşinden nasıl alayım, zira onun hiçbir iyiliği kalmamıştır» buyurdu. O:
«– Öyleyse günahlarımın bir kısmını ona yükle» dedi.”
Bu sırada Allah Resûlü ağladı, gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı ve şöyle buyurdu:
“– Kıyamet günü öyle dehşetli bir gündür ki, o günde insanlar günahlarının başkalarına yüklenmesine son derece ihtiyaç duyarlar.”
Sonra şöyle devam etti:
“Allah Teâlâ hakkını talep eden kişiye:
«– Gözlerini kaldır ve cennetlere bak» buyurdu. Adam başını kaldırdı ve:
«– Yâ Rabbi! Altından yapılmış şehirler, altından yapılmış ve incilerle süslenmiş saraylar görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehîd için hazırlandı?» dedi. Cenâb-ı Hak:
«– İstersen sen buna sahip olabilirsin» buyurdu. Adam:
«– Ne ile?» deyince Allah Teâlâ:
«– Kardeşini affetmek suretiyle» buyurdu. Adam:
«– Ey Rabbim, kardeşimi affettim» dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
«– Kardeşinin elinden tut ve onu cennete götür» buyurdu.”
Bu hâdiseyi anlattıktan sonra Resûl-i Ekrem (s.a.s.):
“– Allah’a karşı gelmekten sakının ve aranızı ıslaha çalışın. Gördüğünüz gibi Allah Teâlâ müslümanların arasını ıslah ediyor” buyurdu. (Hâkim, el-Müstedrek, IV, 620)
Kaynak: Prof. Dr. Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com