Allah’ın Varlığının Delilleri ile İlgili Ayetler
Allah’ın varlığının delilleri ile ilgili ayetler hangileridir?
İslâm bilginlerinin çoğuna göre insan, öz benliğinde ve dış dünyada Allah'ın varlığını gösteren birtakım deliller üzerinde durup düşünerek Allah'ın varlığına ulaşmak durumundadır. Nitekim bazı ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
ALLAH'IN VARLIĞININ DELİLLERİ HAKKINDA AYETLER
Göklerde ve yerde Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren öyle deliller var ki! Onlar, bu delillerle sürekli iç içe, yan yana bulunurlar, fakat üzerinde hiç düşünmeden tam bir aldırmazlık içinde onlardan yüz çevirirler! (Yusuf / 105. Ayet)
***
Allah O’dur ki gökleri sizin görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükseltti, sonra da arş üzerine kuruldu ve güneşle ayı emrine boyun eğdirdi. Bunların her biri belirli bir vakte kadar yörüngesinde dönüp duracaktır. O, tam bir nizama koyduğu kâinatta her işi çekip çeviriyor, her şeyi idâre ediyor ve gerçeğin bütün işaret ve delillerini detaylarıyla açıklıyor ki, bir gün gelip Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız. (Ra'd / 2. Ayet)
***
O Allah ki, yeryüzünü enine boyuna yayıp genişletti, oraya yerinden oynatılamaz dağlar yerleştirdi, nehirler akıttı ve orada her bir ürünü çifter çifter yetiştirdi. O, sürekli olarak geceyi de gündüze bürüyüp duruyor. Doğrusu bütün bunlarda, sistemli düşünebilen kimseler için nice deliller, alınacak nice dersler vardır. (Ra'd / 3. Ayet)
***
Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler, bir kökten birkaç gövde hâlinde çatallı çıkan hurma ağaçları ve bir kökten tek sürgü halinde çatalsız çıkan hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi aynı suyla sulanmaktadır. Buna rağmen canlılara sağladıkları ürünler bakımından, ayrıca tat, gıda ve kalite açısından biz onları farklı farklı yapıyor ve bazısını bazısına tercih edilir kılıyoruz. Elbette bunlarda aklını kullanan kimseler için dersler ve ibretler vardır. (Ra'd / 4. Ayet)
***
Rasûlüm! Eğer kâfirlerin sana inanmamalarına şaşıyorsan, şunu bil ki asıl şaşılması gereken şey onların: “Sahi, biz çürüyüp toprak olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız? Hiç öyle şey olur mu?” demeleridir. İşte onlardır, Rablerini inkâr edenler. İşte onlardır, boyunlarında bukağılar bulunanlar. İşte onlardır, cehennemin yâranı ve yoldaşı olanlar ve orada sonsuzca kalacaklardır. (Ra'd / 5. Ayet)
***
O Allah ki, gökten su indirir. İçme suyunuz ondan meydana geldiği gibi, hayvanlarınıza yedirdiğiniz otlar ve ağaçlar da ondan yetişir. (Nahl / 10. Ayet)
***
O, yeryüzünde sizin için her türde ve her renkte daha nice hayvanlar ve bitkiler yaratmıştır. Elbette bunda düşünüp öğüt alan bir toplum için büyük bir ibret ve ders vardır. (Nahl / 13. Ayet)
***
Allah, gökten su indirir de onunla ölümünden, kuruyup katılaştıktan sonra yeryüzünü diriltir. Elbette bunda gerçeğe kulak verecek bir toplum için açık bir işaret ve mühim bir ders vardır. (Nahl / 65. Ayet)
***
“Sonra her türlü meyveden ye de bal yapmak üzere Rabbinin sana takip etmen için belirlediği yolları tam bir inkıyatla tut!” Onların karınlarından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Şüphesiz bunda, sistemli bir şekilde düşünen kimseler için kesin bir delil ve ibret vardır. (Nahl / 69. Ayet)
***
Ey insanlar! Öldükten sonra dirilme konusunda en küçük bir şüpheniz varsa, şunu bilin ki biz sizi başlangıçta topraktan, sonra bir nutfeden, sonra rahim cidârına yapışan bir hücreden, sonra esas unsurlarıyla yaratılışı tamamlanmış ama bütün azalarıyla henüz tamamlanmamış bir çiğnem et görünümünde bir ceninden yarattık ki size kudretimizi gösterelim. Dilediğimizi rahimlerde belli bir süreye kadar bekletir, sonra sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarırız. Sonra güçlü kuvvetli çağınıza ulaşmanız için sizi besleyip büyütürüz. İçinizden kimi erkenden, hatta çocuk yaşta ölür. Kimi de ömrün en düşkün çağına kadar yaşatılır da, daha önce bazı şeyler öğrenmişken artık hiçbir şey bilmez hâle gelir. Ayrıca yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır, her türden göz alıcı, gönül açıcı bitkiyi erkekli-dişili bitirir. (Hac / 5. Ayet)
***
Sonunda onların hepsi yakalanıp hesapları görülmek üzere huzurumuzda toplanacaklar. (Yâsin / 32. Ayet)
***
Ölü toprak, onlara Allah’ın sonsuz kudretini ve yeniden dirilişi ispatlayan muhteşem bir delildir. Şöyle ki, her bahar biz o toprağa hayat veriyor ve oradan canlıların yiyip beslendikleri çeşit çeşit ekinler, ürünler çıkarıyoruz. (Yâsin / 33. Ayet)
***
Yine o yerde hurma bahçeleri, üzüm bağları var ediyor; oradan pınarlar, gözeler fışkırtıyoruz. (Yâsin / 34. Ayet)
***
Her türlü kusurdan, eksiklikten, eşi ortağı olmaktan uzaktır o Allah ki, yerin bitirdiği her şeyi, bizzat kendilerini ve henüz mâhiyetini bilmedikleri nice şeyleri çiftler hâlinde yaratmıştır. (Yâsin / 36. Ayet)
***
Gecenin gelişi de onlar için Allah’ın birliğini gösteren bir delildir. Gündüzü ondan soyup çıkarırız da birden karanlığa gömülüverirler. (Yâsin / 37. Ayet)
***
Onlar için bir başka delil olan güneş, kendine ait yörüngesinde belli bir kanuna göre akıp gider. İşte bu, kudreti dâimâ üstün gelen ve her şeyi en iyi bilen Allah’ın takdiridir. (Yâsin / 38. Ayet)
***
Ay için de bir takım menziller tâyin ettik; dolaşa dolaşa sonunda o, eski hurma salkımının ağaçta kalan yıllanmış sapı gibi kuru, sarı, hilal gibi kavisli olur. (Yâsin / 39. Ayet)
***
Ne güneş aya yetişip çarpabilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Her biri, kendine ait bir yörünge de yüzer, gider. (Yâsin / 40. Ayet)
***
İnsanlar için Allah’ın birliğini gösteren bir başka delil, nesillerini yüklü gemilerde batmadan taşımamızdır. (Yâsin / 41. Ayet)
***
Gemiler gibi, onlar için üzerlerine binip seyahat edecekleri daha nice vasıtalar yarattık. (Yâsin / 42. Ayet)
***
Dilesek onları suda boğarız da ne feryatlarına koşan kimse olur, ne de bir yolunu bulup boğulmaktan kurtulabilirler. (Yâsin / 43. Ayet)
***
Ancak kurtulmaları için tarafımızdan bir rahmetin kavuşması ve onları belli bir zamana kadar yaşatmayı istememiz müstesnâ! (Yâsin / 44. Ayet)
***
Geceyle gündüz, güneş ve ay Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren delillerdendir. Siz güneşe de aya da secde etmeyin; her şeyi olduğu gibi bunları da yaratan Allah’a secde edin, eğer sadece O’na kulluk yapacaksanız. (Fussilet / 37. Ayet)
***
Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren delillerden biri de şudur: Sen yeryüzünü kurumuş, boynu bükük halde görürsün. Fakat biz üzerine suyu indirdiğimiz de harekete geçer, kıpırdanır, kabarır. Onu dirilten, ölüleri diriltecek olanın da elbette tâ kendisidir. Çünkü O’nun her şeye gücü yeter. (Fussilet / 39. Ayet)
***
Yakında biz onlara hem dış dünyada hem de insanların kendi iç âlemlerinde âyetlerimizi göstereceğiz; tâ ki Kur’an’ın gerçeğin tâ kendisi olduğu onlar için de gün gibi ortaya çıksın. Aslında, Rabbinin her şey üzerinde şâhit olması ve her şeyin O’na işaret etmesi en büyük delil olarak yetmez mi? (Fussilet / 53. Ayet)
***
Gökleri, yeri ve bunların içinde çoğaltıp yaydığı bütün canlı varlıkları yaratması, O’nun varlığını ve kudretini gösteren delillerden biridir. Allah’ın, dilediği anda hepsini huzurunda toplamaya da gücü yeter. (Şûrâ / 29. Ayet)
***
Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun varlığını ve kudretini gösteren delillerinden biridir. (Şûrâ / 32. Ayet)
***
Mü’minler için göklerde ve yerde Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren nice deliller vardır. (Câsiye / 3. Ayet)
***
Bu deliller gibi, Kur’an’a ait olarak indirdiğimiz bu âyetler de Allah’ın âyetleri olup, onları sana gerçeğin tâ kendisi olarak ve tarafımızdan geldiklerinde hiçbir şüphe olmayacak şekilde okuyoruz. Artık onlar, Allah’a ve O’nun âyetlerine inanmadıktan sonra başka hangi söze inanacaklar? (Câsiye / 6. Ayet)
***
Rahimlere akıttığınız meniyi hiç düşünmez misiniz? (Vâkıa / 58. Ayet)
***
Onu mükemmel bir insan olarak siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? (Vâkıa / 59. Ayet)
***
Aranızda ölümü şaşmaz bir plan çerçevesinde takdir eden biziz. Engel olabilecek hiçbir güç yoktur sizi öldürmemize. (Vâkıa / 60. Ayet)
***
Aslında siz ilk yaratılışın Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini pekâla biliyorsunuz. O halde bunun üzerinde düşünüp ikinci yaratalışın da mümkün ve kaçınılmaz olduğunu kabullenmeniz gerekmez mi? (Vâkıa / 62. Ayet)
***
Toprağa ektiğiniz tohumu hiç düşünmez misiniz? (Vâkıa / 63. Ayet)
***
Acaba o ekinleri yeşertip büyüten siz misiniz; yoksa onu yetiştiren biz miyiz? (Vâkıa / 64. Ayet)
***
Dileseydik hepsini daha olgunlaşmadan kurumuş çerçöp hâline getirirdik de şaşırıp kalırdınız: (Vâkıa / 65. Ayet)
***
“Eyvâh, emeklerimiz boşa gitti, çok zarara uğradık.” (Vâkıa / 66. Ayet)
***
“Bundan da öte biz her türlü rızıktan büsbütün mahrum kaldık!” diye feryat ederdiniz. (Vâkıa / 67. Ayet)
***
İçtiğiniz suyu hiç düşünmez misiniz? (Vâkıa / 68. Ayet)
***
Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz; yoksa onu indiren biz miyiz? (Vâkıa / 69. Ayet)
***
Dileseydik onu içilmesi mümkün olmayan tuzlu, acı bir su yapardık. Öyleyse şükretmeniz gerekmez mi? (Vâkıa / 70. Ayet)
***
Yakmakta olduğunuz ateşi hiç düşünmez misiniz? (Vâkıa / 71. Ayet)
***
Onun ağacını siz mi yaratıp yetiştiriyorsunuz; yoksa onu yaratan biz miyiz? (Vâkıa / 72. Ayet)
***
Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmış? (Gâşiye / 17. Ayet)
***
Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş? (Gâşiye / 18. Ayet)
***
Dağlara bakmazlar mı, nasıl çakılıp dikilmiş? (Gâşiye / 19. Ayet)
***
Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl serilip döşenmiş? (Gâşiye / 20. Ayet)
Kaynak: kuranvemeali.com
YORUMLAR