Allah'ın Veli Kulları Nazar Eder mi?

Abidevi Şahsiyetler

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur: “Allâh’ın velî kullarını sev, sevgini belli et ve kendini onlara sevdir ki, onlar da seni sevsinler. Allah Teâlâ her gün ve her gece evliyâsının kalbine yetmiş kez nazar eder. Ola ki bir velîsinin kalbinde senin ismine nazar eder de, seni sever ve günahlarını affeder.”[1]

Allâhʼın affına, rızâsına ve muhabbetine nâil olabilmek niyetiyle, Oʼnun velî kullarına muhabbet duymak, büyük bir saâdet vesîlesidir. Lâkin; “Ben Allah dostlarını seviyorum.” demekle iş bitmez. Bu sevginin, hâl ve davranışlarla ispatlanması zarurîdir.

Hakkʼın velî kullarına muhabbetin ilk şartı, onlara hürmet ve edep duygularıyla yaklaşmaktır. İkinci olarak da onların hâl ve davranışlarını, hayata bakış tarzlarını, helâl-haram hassâsiyetlerini, hak-bâtıl anlayışlarını, hayır-şer telâkkîlerini, şefkat, merhamet ve cömertliklerini, velhâsıl bütün hissiyat, fikriyat ve muâmelâtıyla şahsiyetlerini, imkân nisbetinde örnek almaktır.

Şu hâdise ne kadar ibretlidir:

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri bir gün yolda gidiyor, bir genç de ayak izlerine basarak onu takip ediyordu. Şeyhin üzerinde bir kürk vardı. Genç:

“–Efendim! Kürkünüzden bir parça verseniz de bereket ve feyzinizden istifâde etsek!” dedi.

Hazret ona şu hikmetli cevâbı verdi:

“–Değil kürkünü, bizzat Bâyezîd’in derisini giysen, onun yaptığı amelleri yapmadıkça bir fayda göremezsin!”[2]

Yani ehlullâhʼtan mânen istifâdenin ilk şartı, onlardan görüp öğrendiklerimizi, istîdâdımız ve tâkatimiz ölçüsünde hayatımıza tatbik etmemiz ve onlar gibi yaşamaya gayret göstermemizdir.

Nitekim Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle buyurur:

“Ey insanlar! «Kişi sevdiğiyle beraberdir.»[3] hadîsini yanlış anlamayın! (Gücünüz nisbetinde) sâlihlerin amelini işlemedikçe, sâlihlerden olamazsınız. Zira yahudî ve hristiyanlar da kendilerince peygamberlerini sevdiklerini iddiâ ederler; fakat (hâl, ahlâk ve yaşayışları itibâriyle) onlarla beraber değildirler.” (İhyâ, c. II, s. 402)

Velhâsıl Allâhʼın velî kullarıyla beraber olmak ve gönüllerinde bir yer edinmek istiyorsak, Cenâb-ı Hakkʼın râzı olacağı hâl, ahlâk ve vasıflara bürünerek hayatımızı o Hak dostlarının gösterdiği istikâmette tanzim etmeye çalışmamız zarurîdir.


[1] Abbâs, Ebû Yezîd, sf. 70; Sehlegî, en-Nûr, sf. 99, 115.

[2] Attâr, Tezkire, sf. 191.

[3] Buhârî, Edeb, 96.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Bâyezîd-i Bistâmî, Erkam Yayınları