Almamız Gereken Manevi Gıdalar
İnsanların selde sürüklenen âvâre kütükler misâli zamanın menfî modalarına kapıldığı günümüzde, sağlam bir İslâm şahsiyetiyle ayakta kalabilmemiz; küfür, ilhad ve tâviz selinden üzerimize bir katre dahî sıçramayacak sûrette korunabilmemiz için; yakınlarımıza, âile efrâdımıza, muhitimize Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmeye, onun nûrunu, feyzini, bereketini yaymaya gayret etmeliyiz.
Esâsen Cenâb-ı Hakk’ın “nûrunu tamamlayacağı” vaadi, bir îman umdesidir. Lâkin Cenâb-ı Hak nûrunu tamamlamak husûsundaki vaadini insanlar eliyle gerçekleştireceğine göre hepimiz, o vaadin gerçekleşmesinde canhıraş bir fedâkârlık ve gayret hâlinde olmalıyız. Yoksa Rabbimiz yine nûrunu tamamlar, fakat bu hizmetlerde ihmalkâr davrananlar mes’ûl olurlar.
FERDİ MESULİYETİMİZ
Allah Rasûlü’nün yanında bütün seferlere katılıp da yalnız Tebük Seferi’ne iştirak etmeyen üç kişiye gelen ilâhî cezâ mâlûmdur. Şu hâlde ferdî mes’ûliyetten kurtulabilmek için îman ve İslâm’ın galebesi istikâmetinde, şahsî ve dünyevî işler için katlanılan fedâkârlıklarla kıyaslanamayacak derecede büyük bir himmet sahibi olmak zarûrîdir. Bu şanlı îman hizmetinden bir hisse alabilmekten daha şerefli ne olabilir? Ancak tâkat nisbetinde bir gayret sergilemeden, sırf ümit ve inancın ilâhî yardımı celbedeceğini beklemek de İslâm’ın rûhuna zıt bir keyfiyettir.
İnsanların selde sürüklenen âvâre kütükler misâli zamanın menfî modalarına kapıldığı günümüzde, sağlam bir İslâm şahsiyetiyle ayakta kalabilmemiz; küfür, ilhad ve tâviz selinden üzerimize bir katre dahî sıçramayacak sûrette korunabilmemiz için; yakınlarımıza, âile efrâdımıza, muhitimize Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmeye, onun nûrunu, feyzini, bereketini yaymaya gayret etmeliyiz.
KUR'ÂN'A OLAN İHTİYACIMIZI ASLA UNUTMAMALIYIZ
Kur’ân-ı Kerîm’e olan ihtiyacımızı aslâ unutmamalıyız. Kur’ân ile dâimî bir ünsiyet içinde hemhâl olmamız; onun emir ve nehiyleri ile istikâmetlenmemize ve ahlâkı ile ahlâklanmamıza vesîle olur. Aksi yönde hareket etmek, büyük bir hüsran sebebidir. Ebedî istikbâli, fânî lezzetler uğruna hebâ etmektir.
Kâinâtın en mükerrem varlığı olan insanların, nesillerini mânevî duygulardan ve Kur’ân nûrundan bîgâne yetiştirmeleri, ne hazindir. Anne-babaların evlâtlarına gösterecekleri şefkat ve merhamet; onları lüzûmundan fazla maddî gıdalarla ifrata varacak şekilde beslemek değil, daha ziyâde mânevî gıdalarla onları rûhen de istikbâle hazırlamaktır.
Yavrularımıza, Kur’ân-ı Kerîm ile birlikte ilmihâl bilgilerini, Siyer-i Nebî’yi ve Hadîs-i Şerîf’leri de öğretmeye ehemmiyet vermemiz îcâb eder. Zira bunlar, Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılıp yaşanabilmesi için en zarûrî bilgilerdir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları