Altı Asırlık Adalet

Türk ve İslâm tarihinin hem büyüklük hem de uzun ömürlülük itibariyle en dikkate değer devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nun bu devamlılığında hukukun ayrı bir yeri var. Çok sayıda dinî, mezhebî, ırkî farklılığı ahenkli bir şekilde bir arada tutan ve Osmanlı toplumunun sosyal yapısını güçlü kılan, bu devlette hâkim olan hukuk ve Osmanlı insanının bu hukuka duyduğu güvenin öne çıktığı görülüyor. Osmanlı yönetiminin kanun hâkimiyetine gösterdiği ihtimam, İslam hukukunun uygulanmasına getirdiği yorum, ve içtihat hukukunun kanun hukukuna dönüşmesi olarak nitelenebilecek çalışmalar, adaletin tesisi ve İslam hukukunun geleceğine etki etmesi noktasından önemli bir çalışma... M. Âkif Aydın'ın Osmanlı'daki hukuk sistemini inceleyerek hazırladığı "Osmanlı Devleti'nde Hukuk ve Adalet" kitabı Klasik Yayınları tarafından yayınlandı.

Osmanlı Devleti’nde Hukuk ve Adalet, M. Âkif Aydın'ın Osmanlı hukuk tarihi hakkında yazmış olduğu makalelerden oluşuyor. Birinci bölüm Osmanlı hukukunun genel yapısını, Türk ve İslam hukuk tarihi içindeki yerini ve gelişme seyrini ortaya koymayı hedefleyen makalelere, ikinci bölüm ise daha çok aile hukuku çalışmalarına ayrılıyor.

ALTI ASIRLIK ADALET

Türk ve İslâm tarihinde hem büyüklük hem de uzun ömürlülük itibariyle en dikkate değer devlet şüphesiz Osmanlı İmparatorluğu. Avrupa ile Asya’nın kesişme noktasında bir uç beyliği olarak kurulan bu devlet, kuruluşu takip eden yıllarda önce Avrupa ve Asya’da daha sonra da Afrika’da yayılarak bir cihan devletine dönüşerek altı asrı aşan bir süre varlığını sürdürdü. Hristiyanlık ve Yahudilik gibi köklü dinlerin ve bunlara ait mezheplerin, çok farklı ırk, dil ve kültürlerin hâkim olduğu bu coğrafyada Bizans İmparatorluğu, Avusturya Macaristan, Rusya, muhtelif Balkan devletleri gibi Hristiyan ve Safevîler, Akkoyunlular, Timurlular, Memlükler ve Anadolu beylikleri gibi Müslüman devletlerle mücadele ederek kendine yer edinen Osmanlı Devleti altı asrı aşan bir süre ayakta kalmayı başardı. Bu devamlılık askerî güç, ekonomik imkânlar, siyasi ve idari yapının kuvvetli oluşu gibi faktörlerden sadece birisine bağlanamayacağı gibi hiç şüphesiz bunların hepsinin bu devamlılıkta rolü ve hissesi vardır.

OSMANLI HUKUK TARİHİ 80’Lİ YILLARDAN SONRA ÜNİVERSİTELERE GİRDİ

Osmanlı’nın altı asırlık devamında Osmanlı hukukunun ayrı bir yeri bulunuyor. Çünkü bu kadar çok dinî, mezhebî, ırkî farklılığı ahenkli bir şekilde bir arada tutan ve Osmanlı toplumunun sosyal yapısını güçlü kılan, bu devlette hâkiimage001m olan hukuk ve bu hukuka Osmanlı insanının duyduğu güvenin önemli bir yeri bulunuyor.

Osmanlı Devleti’ne hukukundaki yürürlük ve bilgi kaynakları, bir diğer ifadeyle fıkıh kitapları, fetva mecmuaları ve kanunnameler ve bu kuralların nasıl uygulandığını gerçekçi bir biçimde ortaya koyan, sayıları milyonları bulan arşiv belgeleri, otuz bine ula- şan kadı sicilleri Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuki dinamiklerini ortaya koyma bakımından eşsiz bir kaynak olarak öne çıkıyor. Ne var ki Cumhuriyet’in doğumuna hâkim olan şartların ve siyasi ortamın etkisiyle, Osmanlı dönemini konu edinen hukuk tarihi çalışmaları Türkiye’de gelişmek için müsait bir ortamı uzun zaman bulamadığı yakın tarih incelendiğinde görülüyor. Hukuk fakültelerinde ancak seksenli yıllardan sonra ders programlarında kendisine yer bulabilmiş olması da bu ilmî disiplinin neden yeteri kadar gelişmemiş olduğunu bize gösteriyor.

OSMANLI, İSLAM HUKUKUNU NASIL KULLANDI?

Osmanlı hukuk tarihi üzerine yazılan makalelerden oluşan kitapta şu bölümler yer alıyor:

Birinci bölüm Osmanlı hukukunun genel yapısı ve Türk ve İslâm hukuk tarihi içindeki yerini ve gelişme seyrini ortaya koymayı hedefleyen makalelere ayrılıyor. Bu bölümde özellikle adaletin tesisi bakımından Osmanlı yönetiminin kanun hâkimiyetine verdiği önem, İslâm hukukunun uygulanmasına getirdiği yorum ve içtihat hukukunun kanun hukukuna dönüşmesi olarak nitelenebilecek çalışmalar da İslâm hukukunun geleceğine etki etmesi noktasında önemli bir çalışma olarak görülüyor.

İkinci bölüm daha çok aile hukuku çalışmalarına ayrılıyor. Burada özellikle sosyal hayattaki değişimlere Osmanlı-İslâm hukukunun ne ölçüde cevap verdiği meselesi boşanma örneğinde irdelenmeye çalışılıyor.

OSMANLI HUKUKUNA DAİR YORUMLAR

Osmanlı hukukunda Tanzimat sonrası meydana gelen gelişmeler Sanayi İnkılabı sonrası değişen yeni dünya düzenine ve sosyal yapıya klasik İslâm Osmanlı hukukunun nasıl bir yorum getirdiği, daha doğrusu getirip getiremediği, buna ne ölçüde hazırlıklı olduğu, Batı hukukunun ve Batılı güçlerin bu dönüşümdeki etkisi bakımından özellikle dikkat çekiliyor. Mecel- le-i Ahkâm-ı Adliyye ve Osmanlı Aile Kanunu, Hukuk-ı Aile Kararnâmesi ve bunların yerine Cumhuriyet döneminde İsviçre Medeni Kanunu’nun alınması, üzerinde durulması gereken ana temalar olarak hukuk tarihinin gündemini işgal edecek.

M. ÂKİF AYDIN KİMDİR?

1948 Yılında Niksar/Tokat’ta doğdu. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) ve İ.Ü. Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1977 yılında İ.Ü. Edebiyat Fakültesi İslâm Araştırmaları Enstitüsü’ne asis­tan olarak girdi. 1981 yılında “Osmanlı Aile Hukukundaki Gelişmeler (XIX ve XX. Yüzyıl) ve Hukuk-i Aile Kararnamesi” adlı tezle doktor oldu. 1983 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi anabilim dalına yardımcı doçent olarak atandı. 1987 yılında doçent 1993 yılında profesör oldu. Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde birer yıl misafir araştırmacı olarak çalışmalar yaptı. 2003-2014 yılları arasında TDV İslâm Araştırmaları Merkezi başkanlığında bulundu. Hâlen İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanlı­ğını yapmaktadır. Evli ve dört çocuk babasıdır.

Eserleri: İslâm Osmanlı Aile Hukuku (İstanbul 1985), İslâm Osmanlı Hukuku Araştırmaları (İstanbul 1995), Türk Hukuk Tarihi (11. bs., İstanbul 2013), Kadı Sicillerinde İstanbul (İstanbul 2011) isimli kitapları ve çok sayıda makalesi vardır. Ayrıca F. Gedikli, M. Akman, E.B. Ekinci ve M. Kenanoğlu ile birlikte Sarkis Karakoç’un Külliyât-ı Kavânîn (2 c., Ankara 2006) adlı eserinin yayınını gerçekleştirmiş, İstanbul Kadı Sicilleri (40 cilt) projesinin yönetmenliğini ve son okumalarını yapmıştır.

Osmanlı Devleti’nde Hukuk ve Adalet, M. Âkif Aydın, 365 sayfa, 25 TL, Klasik Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.