Altınoluk Dergisinin Aralık 2024 Sayısı Çıktı

Altınoluk dergisinin 466. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Aralık 2024 sayısı “Güven Biterse Toplum Biter” kapağıyla yayınlandı.

“Güven Biterse Toplum Biter” başlığıyla çıkan Altınoluk dergisinin 466. sayısının takdimi şöyle yapılıyor.

İNSAN KALİTESİ DÜŞTÜ, GÜVEN KAYBOLDU

İslam, iki dünyanın selametidir. Ahiret selameti cennet ve cemâlullah, dünya selameti Müslümanların inşa ettiği güven toplumudur. İslam toplumu, güvenin ve refahın ayırım yapılmaksızın yaşandığı bir toplumdur, çünkü insanı açlıktan ve korkudan emin kılmak Kureyş Suresi’nde bahsi geçen temel iki haktır. Allah’a kulluk bu iki emniyetin temini ile mümkündür. Güvenlik ve refahı temin edemeyen hiçbir nizam kalıcı olmamıştır.

İslam toplumu, boynuzsuz koyunun boynuzludan hakkını almayı gözünün kestiği bir eman toplumudur. Atalar aman diyene kılıç kalkmaz, demişler. Aman, eman demektir. Eman, güvendir. Eman, imanın zaruri bir neticesidir. Müslüman, insanların kendisine güven duyduğu, elinden ve dilinden emin olduğu insandır. Güven duygusu yoksa iman da İslam da yara almıştır.

Güven duygusu, sosyal dokunun lifidir. İnsanların birbirlerine güven duymadıkları bir toplumun dokusu çürümeye yüz tutmuştur. Bugün bir sosyal erozyon yaşıyoruz. Ne kurumlara ne insanlara güven duyamaz hale geldik. Herkesin birbirinin kurdu olduğu, sosyal dokusu yara almış, ortak yaşamanın anlamını kaybetmiş bir toplum, artık toplum değil güruhtur; biz maalesef buna dönüşmek üzereyiz.

Güven yoksa ne toplum ne kurum ne de insan vardır. Toplum, kurum ve insan güven hissi ile var olur ve yaşar. Bugün yaşadığımız güven kaybının sebebini insan kalitemizin düşmesinde aramak gerekir. Birbirimize güvenmez insanlar haline gelmemiz, kardeşimizden şüphe etmemiz kendi eminliğimizin sarsılmasındandır. Kendisi güvenilir olmayanın başkasından güven beklemesi abestir.

Peygamberimizin en mühim vasfı “el-emin” olmasıydı. Hz. Sıddık gibi bir sadakat ve dirayet, Hz. Faruk gibi bir adalet ve istikamet kahramanını inşa eden en büyük amil o En Güzel İnsan’a duyulan sonsuz güvendi. Bugün böyle şahsiyetler nadirattansa bunun bir iman zaafı olduğunu söylemek çok büyük bir iddia mıdır? Mü’min en büyük güvene sahip insandır, çünkü o gayba iman etmiştir. Gayba iman edecek kadar güveni büyük olanların başkasına güven vermemesi düşünülemez.

Güven kaybı insanın kaybıdır. Bir kayıp burcuna girdik, Rabbimize ilticadan başka çaremiz yok. Kardeşleri Bünyamin'i babaları Yakup'tan istediklerinde o acılı peygamber evladı ile arasında bir güven ilişkisi kalmadığını ifade sadedinde şöyle buyurmuştu: “Daha önce kardeşi Yusuf’u size güvenip nasıl emanet ettiysem, şimdi onu da aynı şekilde size emanet edeyim, öyle mi! Şunu bilin ki, ben onu size değil, Allah’a emanet ediyorum. Çünkü Allah, koruyup gözetenlerin en hayırlısı ve merhamet edenlerin en yücesidir!” (Yusuf, 64)

En hakiki güvenilir, el-Mü’min olan Allah’tır. O’na güvenen hiçbir zaman dara düşmemiş, O’ndan başkasına güvenen ise hep yarı yolda kalmıştır. Toplumdaki güven problemi, Allah’tan başkasına bel bağladığı için bir müddet sonra güvensizlikle imtihan edilenlerin problemidir. Allah’a güvenen, başkalarından bir beklenti içine girmeyendir. Bu beklentisizlik onu zamanla bir güven kaynağına dönüştürecektir.

*

Abonelerimize hediye ettiğimiz “Kur’ân-ı Kerimden Hayatımıza Ölçüler” kitabımız yerlerine ulaşmaya devam ediyor. Bu sene siz okuyucularımızla birlikte Kur’an sofrasından nasibimizi artırmaya niyet ettik. Abone olarak ve abone yaparak bu bereketli sofrayı daha da bereketlendiriniz. Gelecek sayımızda görüşmek ümidiyle hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.

Dergiyi temin etmek için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.