Altınoluk Dergisinin Eylül 2024 Sayısı Çıktı

Altınoluk dergisinin 463. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Eylül 2024 sayısı “Kıyametin Gölgesinde Yaşamak” kapağıyla yayınlandı.

“Kıyametin Gölgesinde Yaşamak” başlığıyla çıkan Altınoluk dergisinin 463. sayısının sunuşu şöyle takdim ediliyor.

SÛR SAHİBİ İZİN BEKLİYOR

Trabzon’un 1916 yılında Rus işgali sırasında bölgenin âlimlerinden İbrahim Cûdi Efendi “Der Mesaib-i Harbi Umumi/1. Dünya Savaşı’nın Belâları Hakkında” başlıklı bir şiir kaleme almış. Şiirin her kıtanın sonunda tekrar eden bir beyti vardır ki diğerlerini unutturmuş, âzâde mısra gibi meşhur olmuş: “Yâ seyyide’l-verâ kum, kad kâmeti’l-kıyame-Ey Âlemlerin Efendisi kalk, başımıza kıyamet kopuyor.”

Kıyamet, 400’e yakın âyette tasviri yapılan dehşetli bir sondur. Kur’ân’ımızın son kırk sayfasında yer alan elliye yakın surenin ortak ana konusu kıyamettir denebilir. Dünya hayatını bitirecek, herkesin ve her şeyin sonunu getirecek, diğer taraftan da hiç bitmeyecek bir hayatı başlatacak bu hadise bir iman umdesidir. Peygamberimiz ve beraberindekiler hayatlarını, olacağı kesin bu hadisenin gölgesinde yaşamışlardır.

Kıyametin gölgesinde yaşamak demek, öncelikle küçük kıyamet olan ölümü hayatımıza kardeş yapmak, sonrasında ise sûra üflemekle başlayacak büyük yok oluşun tefekkürü ile hayata nizam vermektir. Niye mahzun olduğunu soranlara Rasûlullah Efendimiz sallallâhu aleyhi sellem: “Nasıl zevk ve neşe içinde olurum, sûr sahibi boruyu ağzına almış, ne zaman üfürmesi emredilecek diye izin bekliyor” buyurmuştu. (Tirmizî, Kıyamet, 9)

Modern cahiliyede yaşıyoruz. Her geçen gün cehalet daha da koyulaşıyor. İnsan azgınlıkta seleflerini fersah fersah geçti. Helâk edilen kavimlerin günahları çağdaşlığın ve modernliğin normaline dönüştü. İnsan, şeytan ve avenesinin açtığı savaşın bütün cephelerinde hezimet yaşıyor. Toprağın altının üstünden hayırlı olduğu bu günlerin dehşetinden, iki cihanda ümidimiz Peygamberimize iltica ediyoruz.

Peygamberimize sesleniş kendi mesuliyetimizi yok saymak değil, aksine O’nun hayat tarzını başımıza taç yapma teklifidir. İnsanlığın maddi ve mânevî kurtuluşu O’nun sünnetine yapışmaktan geçiyor. İnsanın kendi eliyle açtığı ifsad projesinin nehyi ve ıslâhı sadece O’nunla mümkündür. Dolayısıyla O’nu tanımadan, anlamadan ve hayatına göre yaşamadan üzerimize kopan kıyametten felâh bulamayacağız. Sünneti bir hayat tarzı olarak takdim, teklif ve temsili şu kıyamet ahvalindeki en mühim vazifedir.

“Sûr sahibi boruyu ağzına almış, ne zaman üfürmesi emredilecek diye izin bekliyor” ifadesi sahabe efendilerimize pek ağır gelmişti. O zaman Peygamber Efendimiz: “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir (Âli İmran, 3/173) deyiniz” buyurdular. Bu sayımız kıyameti andıran manzaralar karşısındaki vazifelerimizi hatırlayalım ve nebevî bir tevekkülle ifâsına muvaffak olalım duasıyla hazırlandı.

*

Geçtiğimiz ay sonunda Ankara’da temsilciler toplantımızın ilkini gerçekleştirdik. Hacıbayram şubemizin açılışı vesilesiyle buluştuğumuz dostlarımızla, dergimizin yeni abone dönemini konuştuk. Toplantımızı civarında yaptığımız Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerinden mülhem “iki cihan âresindeki şârımız” dergimiz her eve girsin diye temennide bulunduk. Kırk yıla yakındır ihya faaliyeti yapan, yaparken de yayıncısını, yazarını, temsilcisini ve okuyucusunu ihya eden bu bereketli “şâr” kıyamete kadar devam eder inşallah. Bu dua ve hissiyatla sizi dergimizle baş başa bırakıyor, sonraki sayımızda buluşuncaya kadar Allah’a emanet ediyoruz.

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 463

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.