Altınoluk Dergisinin Kasım 2024 Sayısı Çıktı

Altınoluk dergisinin 465. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Kasım 2024 sayısı “Tevhidin Sırrı İhlasta” kapağıyla yayınlandı.

“Tevhidin Sırrı İhlasta” başlığıyla çıkan Altınoluk dergisinin 465. sayısının takdimi şöyle yapılıyor.

AŞİNA OLMADAN HİZMET OLMAZ

Bir yazar Hâce Mahmud Sami Efendi'nin yaranından, özü güzel, sözü güzel bir zatı ziyarete gitmiş. Bu zat yazara ne iş yaptığını sormuş, "Yazıyoruz efendim" cevabını işitince şu mukabelede bulunmuş: “Demek yazıyorsunuz. Hizmet ediyorsunuz yani. Ama şunu bilin ki aşina olmadan hizmet edemezsiniz.” Yazar meraklı gözlerle aşina olmanın ne mânâya geldiğini anlamak istemiş. O zat şöyle devam etmiş: “Allah sizi bilecek, Rasûlü sizi bilecek, dostları sizi bilecek; diğer türlü hizmet edemezsiniz.”

Hizmet, Allah'ın kullarına hizmettir. Hizmet, Allah'ın yardımcısı olmaktır. Allah'ın yardıma ihtiyacı var mıdır? Allah’ın yardıma ihtiyacı yoktur. Ama “yardım edin” diyen bizzat O’dur. Allah’ın yardımcıları olmak, O’nun yardımına mazhar olmaktır. Bizim O'nun yardımına mazhar olmak için hizmete, hizmetin ise Allah için yapılmaya ve Allah'a has kılınmaya ihtiyacı vardır. Modern tabiriyle patentsiz hizmet olmaz, yapılmaz. Bu, İslam'ın ana umdesi olan tevhidi hizmete nakşetmeden mümkün değildir.

Hizmette tevhid, hakiki hizmet edenin Allah olduğunu bilmektir. O kullarını ve diğer mahlûkatını sayıya gelmeyecek nimetleri ile lütuflandırıyor. En büyük nimetlerinden birisi de kullarını kendi hizmetinde istihdam etmektir. Kıyısından köşesinden bir hizmete muvaffak olan bunun şükrü içinde olmalıdır. Usulsüz, edebe riayet etmeden, kendi başına iş yapanı ve en önemlisi Rasûlullah’ın yolunu ve izini takip etmeyeni hizmete lâyık kılmazlar. Allah'ın dinine ve kullarına hizmet bir baht işidir. Çalışmakla elde edilmez. Ama elde edenler hep çalışanlardır.

Her işin bir usulü, her usulün bir tedrisi, her tedrisin de bir müderrisi var. Anadolu'da ustasız çırağın rızkına iyi gözle bakmazlar. Bir gelenekten gelmeyen, bir ustadan el almayan, bir terbiye ocağında pişmeyen hiçbir hüner sahibi modern tabiriyle sürdürülebilir ve kalıcı işler yapmaya muvaffak olamamıştır, çünkü adet böyledir, nizam bunun üzerine kurulmuştur. Aşinalık işi bilmek kadar işin esas sahibini ve maksadını bilmektir. İşin sahibi Allah’tır, Rasûlullah’tır; hak yol üzere devam eden Peygamber vârisleridir. Yol bellidir, hizmet bellidir; aşinalık, kendi zannı ile yaşadığı hayata ölüp sünnet-i seniyye ile Peygamber patentli bir hayata dirilmektir. Sünnet ile dirileni Allah da tanır, Nebisi de, dostları da…

İslam’ın özü tevhid, tevhidin özü ihlastır. Hizmette tevhid ve ihlas yoksa o hizmet insanı Allah’tan uzaklaştırır. Hizmette tevhid ve ihlası yakalamak için Allah’ın Ahad ve Samed isimlerinden istifademizi artırmamız gerekir. Tevhidi temin eden, Ahad olan Allah’ın koruması altında kendi özünün biricikliğini müşahede eder. Tevhidi temin eden, Samed olan Allah’ın koruması altında O’ndan başka kimseye muhtaç olmadığını bilir. Tevhidin sırrı ihlasta, ihlasın sırrı bize Ahad ve Samed olan Allah’ı anlatan İhlas Suresi’ndedir. Bu sayımızda bu manadan yola çıkarak tevhid ve ihlas münasebetini ele almaya gayret ettik. Bir sonraki sayıda görüşmek ümidiyle Allah’a emanet olunuz. 

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 465

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.