Merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu kuddise sirruh son asrın nezih ve zarif mübelliğlerindendir. Kör tıpa ile engellenmeye çalışılmış bir maneviyat pınarını karınca sabrı ve arı çalışkanlığıyla tekrar akıtmaya muvaffak olmuş, o pınarın can suyu ile bir ömür Anadolu coğrafyasını karış karış dolaşmış ve kimi zaman merkep sırtında, kimi zaman fayton içinde müstait gönüllere ulaşarak imanı yaşamanın aşk ve heyecanını tatmış ve tattırmıştır. Bu nasıl bir heyecandı ve acaba kaynağı neydi?
Bir talebesi anlatıyor: “20’li yaşlarımdayım. Hazretin daha evvelden verip okumamı istediği deftere dercedilmiş Halid Bin Velid eserini okumuşum, teslim etmek üzere yanına vardım. ‘Efendim, Halid bin Velid kitabınız ne muhteşem olmuş, çok heyecanlandım’ dedim. O büyük Hak dostu, bu sözlerimi duyunca sanki yirmili yaşlarına döndü, hafifçe doğruldu ve ellerini iki yana açarak, tam da o anı yaşarcasına heyecanla şunları söyledi: ‘Hele o Yermük’te düşmanla ilk yüzleşme anı yok mu, hele o ilk an yok mu?’”
Yermük, Hz. Ebubekir’in vefatının hemen akabinde Bizans’a karşı yapılan büyük bir savaştır. 100’ü Bedir gazisi 1000 kadar sahabenin yer aldığı bu savaşta yaşananlar kıyamete kadar bütün inananların ufkunda parlayacak bir fedakârlık destanıdır. Sahabe efendilerimiz Yermük gibi nice destan yazmaya muvaffak olmuş, bu destanlarla Hak ve hakikat yolcularının da heyecan kaynağı olmuşlardır. Heyecanın kaynağı öncelikle Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, sonra da işte bu En Güzel İnsan ile beraber olma şerefi ile Allah’ın kendilerinden razı, kendilerinin de Allah’tan razı olduğu ashâb neslidir.
Sahabe efendilerimiz dinin ve imanın yaşanması ve başkasına ulaştırılması hususunda hiç yorulmadılar, şikâyet etmediler ve sarsılmadılar. Heyecanlarını hep muhafaza ettiler, çünkü hayatlarının merkezinde Allah Rasûlü’nden tahsil ettikleri gönül kıvamı vardı. O kıvamın verdiği heyecan ile yarım yüzyıl gibi kısa bir zaman diliminde dünyanın iki süper gücünü dize getirmeyi başardılar. Bugün biz imandan ihsana uzanan bir nimetin içindeysek bu, onların heyecanı iledir. Ve yine bugün biz imandan ihsana uzanan yolda içimizde bir pörsüme hissediyorsak çare yine onların heyecanındadır. Bu sayımız “Bize sahabe heyecanı lâzım” diyerek yorulanın çareyi nerede araması gerektiğini göstermek için hazırlandı, istifadeye medar olsun diye dua ediyoruz.
Ramazan bütün menfi şartlara rağmen sevinci ve bereketi ile gönüllerimizi ihya ediyor. İçinde bin aydan hayırlı bir gecenin de bulunduğu bu mübarek zamanların hepimiz için bir af ve bağışlanma mevsimi olmasını niyaz ediyoruz. Akabinde erişeceğimiz bayramın ferahlığına ne kadar da muhtacız. Temenni ederiz ki bayram hepimiz ve bütün insanlık için salgından ve manevi kuraklıktan kurtuluşun başlangıcı olsun. Tebrik ediyor, bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.
Altınoluk dergisi temin etmek ve abonelik için tıklayınız...