Altınoluk Dergisinin Öne Çıkan Yazıları
Altınoluk dergisinin 33, 23, 13 ve 3 üç yıl önce öne çıkan yazıları...
Altınoluk dergisinin tarihi boyunca öne çıkan yazıları:
33 YIL ÖNCE
1986 Mayıs Sayı: 3
Kendimizi Yenilememiz Gerekir...
Bir mü'min için ise Ramazan, sadece alışılagelen ibadetlerin îfa edildiği, camilerin dolup taştığı bir aydan ibaret kalmamalıdır. Allah Resulü 'nün "îmanınızı yenileyiniz.." tenbîh-i nebevîlerindeki ince işareti kavrayıp, önce akide (inanç)da, sonra da bu akîdeye bağlı olan davranışlarımızda kendimizi gerçekten yenilememiz gerekir…
Esmâ-i Hüsna
Bütün işlerimize Besmele ile, Rabbimizin yüce adını anarak başlamamız gerektiğine, yüce Peygamberimiz: "Allah'ın adı anılmadan başlanan işlerin sonu gelmez" hadis-i şerifi ile işaret buyurmuşlardır.
İnsan, inanmakta olduğu Rabbi'nin adını her meşru işinde anarak O'nunla vasıtasız bir şekilde ve daimî bir alaka halinde bulunma şerefini elde etmiş olacaktır. Ayrıca, Allah'ın yüce adının anılması ile başlanan her iş, aynı zamanda bir ibadet hüviyeti kazanacaktır. (Dr. Metin Yurdagür, Sayfa: 26)
İnsanın Fethi
Fatih, Bizans'ın sadece taşını ve toprağını değil, insanlarını da fethetti. Asıl büyük fetih de buydu. Ordular, komutanlar, erler ve bütün reaya Fatih'e, genç ve güçlü
Fatih ise, hocası ve mürşidi Akşemseddin'e tabi idi. Akşemseddin'in ak müridleri tezgâhlarında insan okuyup insan dokuyordu…
İnsanın fethi, onun gönlünün insan tabiatıyla uyumlu, ince, zarif, yumuşak, tatlı ve ılık sevgi çizgileriyle işlemeye bağlıdır. Anadolu insanını fethe çıkan Horasan Erlerinin izledikleri ince yol budur. Bunun dışında insana giden bütün yollar tıkalıdır. İnsan tabiatıyla hiçbir zaman uyum sağlayamayan zorbalık, sadece insana değil kadere de ters bir usuldür. (Mustafa Özdamar, Sayfa: 34)
23 YIL ÖNCE
1996 Mayıs Sayı: 123
Hicret: İslâm’ı Yaşama İradesi
Bu sayımızın kapağını belirlerken, önce Hicret üzerinde durduk… Bu sayımızda, Hicret'e bir başka yorum olarak "İslam'ı yaşama iradesi"ni vurguladık. İrade aşınmaları önemli bir tehlike arz etmekteydi. Hakim değerler, hayatımızda her gün bir İslamî duyarlığı aşındırmaktaydı. Müslümanın bariz vasfıydı herhalde irade ve o en son, Hicret'te muşahhaslaşmıştı. Hicret bir "İslam'ı yaşama iradesi" ydi.
Kapağı şekillendirirken, "Deli dana" olayını da bir ölçüde gösterelim diye düşündük. "Fıtratın intikamı" yorumu, biyo-teknoloji alanındaki gelişmelere paralel olarak insanoğlunun gündemine girmekteydi. Gen teknolojisi, ahlak ve sorumluluk zaafı ile birleşince, fıtrata karşı işlenen suçlar çağının işaretleri görünmeye başlamıştı. "Deli dana" vakası böyle bir işaret miydi?
Hicret Arayışı
Müslüman davasına sonunda her şeyini geride bırakacağı bir "hicret"i göze alarak başlar. O, imanı uğruna evladını da malını da geride bırakmakta zorlanmaz. Yeni bir dünyaya doğarcasına dünyevi varlıkların hepsinden soyunur.
Mü'minin hicreti bir kaçış değildir. Hasrettir, ümittir, yüce hedefleri gerçekleştirme azmidir. Kendi iklimini bulma arayışıdır. O, halifetullah olmanın gereğini yerine getirmektedir. Geriye kalan sadece candır, o da Allah yoluna adanmıştır. (Yusuf Selman Tan, Sayfa: 8)
“Çıldıran Dana Değil İnsan”
“Gerçekte söz konusu olan deli inek ve deli dana değil, çıldırmış insandır. Çünkü insan ineğe kalkıp 'sen kaplansın!' veya sen kedisin' diyor. Bu olmayanı oldurmaya uğraşmaktır. Yani sembolik bir kanunu çiğnemektir. Ot yiyen hayvana zorla et yedirilerek fıtratın kanunu çiğnenmiştir. Aslında böylesi bir kanun çiğnemeye 'mantık fücuru' dense yeridir. Çünkü bir bakıma ot yiyen hayvana et yedirilerek tabiatın dengesi insanın keyfince bozulmuş ve organik bazı yapılar ayaklar altına alınmıştır. İnsan bunun cezasını çekecektir. Kanun çiğnemenin bedelini ödeyecektir.” (Daniel Sibony, Sayfa: 49)
13 YIL ÖNCE
2006 Mayıs Sayı: 243
Panik! Alarm!
Gazeteler, ilk ve orta öğretim okullarında yaşanan çocuklar arası şiddet ve ırza geçme habelerini manşete çıkıyor. Panik! Alarm!
Daha önce, yapılan araştırmalarda uyuşturucu kullanma yaşının 11'e düştüğü anlaşılınca da böyle bir panik yaşanmıştı.
Belli ki bu panik - alarm havası yoğunlaşacak. Çünkü çocuk suçluluğu ilerliyor ve başka alanlardaki suçluluğu kanıksayan toplum, bu "beklenmeyen" alanda, bu "pür masumiyet" alanında ortaya çıkan çarpıklık karşısında paniğe kapılıyor.
Gençlikteki Sancının Adı: Mânevi Boşluk
Genç bir toplumuz. 70 milyonluk nüfusumuzun 26 milyonu 18 yaşın altında, yarısı da 20 yaşın altında. Dörtte üçü 40 ve daha aşağı yaşlarda. 65 yaş ve daha üstündekilerin toplam nüfusa oranı ise sadece yüzde 4.8.
Genç bir toplumuz ve gençliğimiz problemli. "Suçlu çocuk - Suçlu gençlik" bir problem olarak Türkiye'nin gündeminde. İlk öğretimde esrar kullanma yaşı 10-11'e inmiş durumda. Bu yaşlarda en az bir kere sarhoş olanların oranı yüzde 13.1. Sigara, alkol, bally çocukların dünyasında. İntiharlar var, cinayetler var, çeteleşme var.
Türkiye'nin geleceğinden endişe etmek için her şey var.
Oysa böyle bir genç nüfus, her ülke için büyük bir potansiyel olabilir. (Ahmet Taşgetiren, Sayfa: 3)
“Çocukta Duygu Eğitimi Şart”
İnsan olarak dünyaya gelmiş olmak yetmez. İnsan olmak ve insanca davranmak için “duygu eğitimi” şarttır. “İnsanlık” ya da “insanca davranışlar” duygu eğitimi ile gelişir. Bu da “maneviyat” denen inanç ve değer yargıları ile olur.
Akıl ve bilgi eğitimi, insani değerleri benimseten maneviyatla yani “inanç”la desteklenmelidir. (Psikiyatrist Dr. Hamdi Kalyoncu, Sayfa: 7)
3 YIL ÖNCE
2016 Mayıs Sayı: 363
Birbirimizi Sevmedikçe...
Altınoluk, bu Mayıs sayısında fethi kendi kişiliklerimizin dünyasına taşımak istedi.
Surlar mı var hayatımızda, zincirler mi var, dağdan gemi yürütmek mi gerekiyor kişiliklerimizi fethedebilmek için?... Belli ki kendimizi fethetmezsek, bütün kişiliğimiz yaralı hale gelecek.
Küresel Bizans, Müslüman yüreğine kancalarını takacak.
Nefis Terbiyesi Beyin Ameliyatı Gibidir
…nefisle mücadele tarikat erbabının işi değil müminin işidir. Zühtü, takvayı, verayı sadece Ashab-ı Kiram’a mal etmek caiz midir? “O sadece ashabın işiydi o orada bitti” denebilir mi? Böyle bir taksimatı yapmak bir kere çılgınlıktır. Namaz, ne kadar Ashabın işiyse benim de işim. Nefis terbiyesi ne kadar Ashabın işiyse benim de işim. Yani nefis terbiyesi hepimizin işi. (Nurettin Yıldız, Sayfa: 6)
Kader Var Keder Yok
Allah’a ve kader programına, Sünnetullah’a inanan bir mü’min, musibet karşısında “Neden ben, neden benim başıma geldi?” diye şikayette bulunmaz. Her şeyin bir imtihan ve hikmete mebni olduğuna inanır. Şikayete, isyana, intihara kalkışmaz. Peygamberleri, velileri güçlü kılan bu iman ve teslimiyettir. (Ali Rıza Temel, Sayfa: 19)
İnşirâh Sûresi Üzerine...
Günlük hayatımızda gereksiz iş ve lüzumsuz söze yer yoktur. Kur’ân-ı Kerîm’de “lağv” terimi ile ifâde edilen bu husûsu Hz. Peygamber: “Faydasız iş ve gereksiz sözden uzak durmak, kişinin ahlâkının güzelliğindendir.” şeklinde açıklamaktadır. Müslüman, boş ve anlamsız işlerden kaçınan, hayatında gereksiz işlere yer vermeyen ve her konumda doğru iş yapıp üretken olan insandır. (Prof. Dr. İrfan Gündüz, Sayfa: 22)
Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 399