Amelde En Önemli Husus!
Allah Teala Mülk Suresi’nde meâl olarak şöyle buyurmaktadır: “Hanginiz daha güzel amel yapacak diye sizi sınamak (ve bunu size göstermek) için ölümü de dirimi de yaratan O’dur..”1
Âyet-i kerimede ölümün (mevt) ve dirimin (hayat) yaratılma sebebi ve hikmeti olarak kimin amel/davranış yönünden en güzel (ahsenü amela) olacağını denemek diye açıklanmış bulunmaktadır. Bu beyan, mü’minlerin kişisel ve toplum hayatına ilahi bir öz, bir hedef ve gaye belirlemiştir: En çok değil, en güzel amel sahibi olmak.
Dünya zaten imtihan sahnesidir. Kimsenin “inandım” demekle sınanmayacağı düşünmesine kapılması mümkün değildir. Nitekim konu âyet-i kerimelerde açıkça ifade buyrulmuştur: “İnsanlar, sınanmaksızın sadece “İnandık” demekle, serbest bırakılacaklarını mı sandılar? Gerçek şu ki, Biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah, doğru söyleyenleri ve yalancıları mutlaka birbirinden ayıracaktır.Yoksa kötülükleri işleyip duranlar elimizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar? Eğer öyle düşünüyorlarsa onlar ne kötü hüküm veriyorlar. Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, güzel işler yapsın, çünkü Allah’ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. Her şeyi işiten, her şeyi bilen yalnız O’dur.2
İŞ VE DAVRANIŞLARDA EN GÜZELİ ORTAYA KOYMA BİLİNCİ
Ayrıca yazıya esas aldığımız âyet-i kerimede hayattan önce ölümün zikredilmiş olması, yapılacak iş ve davranışlarda en güzeli ortaya koyma bilincini yerleştirici ve pekiştirici bir vurgudur. Zira Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi, “uyarıcı olarak ölüm yeter”.
Öte yandan ölüm ve hesaba çekilmeyi unutmak, işlenen hataların önde gelen sebeplerindendir.
Ayet-i kerimeden, hayatın bütününü kapsayan iş ve davranışlar içinden özellikle eğitim-öğretimde, tebliğ ve irşat faaliyetlerinde bulunanların amelde güzelliği ön planda tutmaları lazım geldiği anlaşılmaktadır. Hatta netice itibariyle cemaat önderlerinin şeyhu’l-evrad değil, şeyhu’l-irşad olmaları anlamı da çıkarılabilir. Zira şer’i şerif çerçevesinde kalmak şartıyla tarikatlerin, dindarlıkta kemali hedefleyen kurumlar olduğu ya da olması gerektiği dikkate alınınca bolca zikir ve evrad tavsiyesinden önce, “amel güzelliği” açısından farzlara, hak ve hukuka özen gösterilmesinin tavsiyesi gerekli olmaktadır. Namazda okuduğu surelerde yanlışı ve eksiği olan müridanın, bu kıraat ya da bilgi eksikliğini düzeltme yerine, şu kadar evrad ve ezkar çekmesi ne ölçüde isabetli bir davranış sayılabilir?
Amelde çokluğu, güzelliğe tercih etmek, yaratılış gayesinde öncelik kayması olarak büyük kayıplara vesile olur. Dindarlıkta bu noktaya fevkalâde dikkat etmek gerekir. Zira dindarlık, iddia ve gösteriş değil, ihlas ve ilkelere uygunluk meselesidir.
GÜÇ YETİREBİLECEĞİNİZ AMELLERİ ÜSTLENİNİZ
Hz. Peygamber (s.a.), peş peşe oruç tutmakta (savm-i visâl) pek ısrarcı olan bir grup sahâbiyi fiili bir sınamaya tabi tuttuktan sonra, onları; فَاكْلَفُوا مِنْ الْعَمَلِ مَا تُطِيقُونَ = Güç yetirebileceğiniz amelleri üstleniniz!3 diye uyarmış, amellerde çokluk peşinde değil, tâkat ölçüsünde güzelce yerine getirme gayretinde olunmasını emir ve tavsiye buyurmuştur.
Âişe radıyallâhu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre Resû-lullah sallallâhıı aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ الَّلهَ يُحِبُّ إِذَا عَمِلَ أَحَدُكُمْ عَمَلًا أَنْ يُتْقِنَهُ “Allah Teâlâ sizden birinizin bir iş yaptığı zaman, onu sağlam (güzel) yapmasını sever. “4
İşi güzel ve sağlam yapmak, güzellik ve sorumluluk duygusu gelişmiş, yani işini benimsemiş ehil kişilere ait bir meziyettir.
İnançta tevhit, ibâdette ihlâs, muamelâtta doğruluk, sanatta incelik, işde sağlamlık ve estetik, hem âyet-i kerimedeki ahsenü amela ifadesinin hem de Âişe validemizin rivayet ettiği hadisin öngördüğü güzellik ve sağlamlık cümlesindendir. Buradan hareketle şöyle bir sonuca varmak da mümkündür: Meşru olmak kaydıyla işin en kısa sürede, en güzel (mükemmel) biçimde, en faydalı nitelikte ortaya konulması “müslüman işi”nin belirleyici özelliği olmalıdır.
AMELDE İYİLİK ÖLÇÜSÜ
Hileli iş yapan, sorumluluğunu geçiştirmeyi akıllılık veya kâr sayanların amelde iyilik ölçüsünden ve kalitesinden uzaklaştıkları açıktır. Özellikle toplumun yönetimini elinde bulunduranların sorumluluklarını en güzel yani prensiplere, güne gündeme uygun biçimde yerine getirme, ümmete ait hizmetleri önemseme ve önceleme olgunluğundan ve gayretinden uzak kalmaları pek büyük felâkettir. “İş, ehil olmayanlara verildiği zaman kıyameti bekle!”5 uyarısı, bu noktadaki felaketi yeterince açıklamaktadır.
İşin güzel yapılması (ahsenü amela) prensibi, kabiliyetleri kendi alanlarında kullanmayı ve üstesinden gelinemeyen görevden çekilmeyi ve onu ehline bırakmayı da gerektirir.
Meslek, ticâret, san’at, idare ve sanayi alanlarında başarılı olabilmek; temelde, güzeli ortaya koyma idealini getirmiş olan İslâm’ı yaşamakta en mükemmel olma, amelde en güzel olanı yakalama arzu ve uygulamasındaki başarı oranına bağlıdır.
AMEL GÜZELLİĞİ
Amel güzelliğini inançlara ve inançlar dünyamızın oluşturduğu prensipler manzumesine uygunlukta aramak zorundayız. Müşterek inanç değerlerimize yabancı her şey güzel de olsa yabancıdır. En güzel biçimde yapma gayretinden yoksun olarak ortaya konulan iş, yerli olsa bile, prensibe yabancıdır ve dolayısıyla sahibini asıl amaca, Allah’ın hoşnutluğuna götürmede etkisizdir.
Öldürmede, hayvan boğazlamada bile bir güzellik arayan İslâm6, her şeyden önce müslümanları “çok” olmasa da sağlam ve güzel işler yapan kimseler olmaya çağırmaktadır. Zira “âyinesi iştir kişinin lâfa hakılmaz.”
O halde amelde güzelliği, kesrete/çokluğa kurban etmemek gerekir.
Dipnotlar: 1) el-Mülk (67), 2 2) el-Ankebût (29), 2-5 3) Bk. Buharî, Savm 49, Rikak 18; Müslim İman 199, Sıyam 58; Ebu Davud, Tatavvu’ 27; Nesaî, Kıble 13; İbn mâce, Zühd 28; Muvatta, Salatü'l-leyl 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned II, 231, 250, 412, 418, 496 4) Beyhakî, Şuabu’l-imân, IV, 334-335 (Beyrut, 1990) 5) Buhari, İlim, 6) Müslim, sayd 57; Ebû Davud. edâhi 11; Tirmizi, diyât 14; Nesâi, dahâyâ 22, 26, 27; İbn Mâce, zebâih 3; Darimî, edahi 10
Kaynak: İsmail Lütfi Çakan, Altıoluk Dergisi, 383. Sayı