Ankebût Suresi 11. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Ankebût Suresi 11. ayeti ne anlatıyor? Ankebût Suresi 11. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Ankebût Suresi 11. Ayetinin Arapçası:
وَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِق۪ينَ
Ankebût Suresi 11. Ayetinin Meali (Anlamı):
Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri de ortaya çıkaracak, münafıkları da ortaya çıkaracaktır.
Ankebût Suresi 11. Ayetinin Tefsiri:
İstenilen
şekilde kalpte kökleşmeyen iman, fırtına önünde sönmeye mahkum mum ışığı gibi,
bir kısım eziyetler karşısında sallanmaya başlar. İşte bu âyetlerde böyle zayıf
imana sahip kişilerin, rahat ve sıkıntılı ortamlarda sergiledikleri ruh halleri
gözler önüne serilir. Bu yapıdaki insanlar tehlikesiz ortamlarda yükünün hafif
olacağını, kolay taşınacağını, dille söylemekten başka bir mesuliyet
gerektirmediğini zannederek iman sözünü açıkça söylerler. Fakat Allah yolunda
işkenceye uğratılıp, ikrar ettikleri iman sözünden dolayı baskı görünce
insanların işkencesini Allah’ın azabı ile bir tutarlar. Paniğe kapılır,
kalplerindeki değerler sıralaması altüst olur ve gönüllerindeki akîde sarsılır.
Allah’ın azabı da dâhil, bu gördüklerinden daha ağır bir azabın, daha tesirli
bir eziyetin olamayacağını düşünür ve ondan kurtulmak için küfrü tercih
ederler. Fakat tehlike geçip kendilerini güvende hissedince rahat konuşmaya;
savaştan ödleri patlayan bu korkaklar bu durumda böbürlenerek kahramanlık
taslamaya; baskılar karşısında bozguna uğramış zayıf karakterli bu kimseler
birden aslan kesilip: “Biz sizinle beraberiz” demeye başlarlar. Halbuki Allah
bu karakterdeki insanların göğüslerinde bulunan iman veya imansızlığı, sabır ya
da paniği çok iyi bilmektedir. Bunların kimseyi aldatma imkânları ve kimsenin
gözünü boyama ihtimalleri yoktur. Zira Allah, kimlerin iman ettiklerini iyi
bildiği gibi, kimlerin münafık olduklarını da iyi bilmektedir.
Gerçek
imana sahip müslümanlar ise, yapılan eziyet ve işkencelerin insanın dayanma
gücünü aştığı anlarda bile geçici dünya ile sonsuz âlemi birbirine
karıştırmazlar. Hiçbir baskı onları Allah’a imandan geri çeviremez. Bunun en
güzel misalini, Hz. Mûsâ karşısında müsabakaya çıkan sihirbazların, iman nuru
gönüllerini aydınlatınca, Firavun’un tehditlerine meydan okumalarında
görmekteyiz. Kendilerini öldürmek, kol ve bacaklarını çapraz keserek hurma
dallarına asmak ile tehdit eden Firavun’a şöyle demişlerdi:
“İmkânı yok, bize gelen apaçık mûcizeleri ve
bizi yaratanı bırakıp da seni kesinlikle tercih edecek değiliz. Hakkımızda
istediğin kararı ver, yapmak istediğini yap. Şunu unutma ki, senin hükmün ancak
dünya hayatında geçer. Şüphesiz biz, Rabbimize iman ettik. O’nun hatalarımızı
ve bu arada bize zorla yaptırdığın sihir günahını bağışlayacağını umuyoruz.
Allah’ın vereceği mükâfat seninkinden daha hayırlı, cezası da seninkinden daha
devamlıdır.” (Tâhâ 20/72-73)
Ancak Firavun gibi âhireti inkar edip dünyayı
putlaştıran:
Ankebût Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Ankebût Suresi 11. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...