Ankebût Suresi 40. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Ankebût Suresi 40. ayeti ne anlatıyor? Ankebût Suresi 40. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Ankebût Suresi 40. Ayetinin Arapçası:

فَكُلًّا اَخَذْنَا بِذَنْبِه۪ۚ فَمِنْهُمْ مَنْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًاۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُۚ وَمِنْهُمْ مَنْ خَسَفْنَا بِهِ الْاَرْضَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اَغْرَقْنَاۚ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Ankebût Suresi 40. Ayetinin Meali (Anlamı):

Biz bu topluluk ve kişilerden her birini günahları yüzünden kıskıvrak yakalayıverdik: Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini o korkunç çığlık yakaladı. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Allah, böyle yapmakla kesinlikle onlara zulmetmedi; lâkin onlar kendi kendilerine zulmettiler.

Ankebût Suresi 40. Ayetinin Tefsiri:

Kârûn, Firavun ve Hâmân, Hz. Mûsâ’nın karşısına dikilen küfrün elebaşları idi. Mûsâ (a.s.)’ın getirdiği apaçık mûcizelere rağmen iman etmediler. Bilakis büyüklendiler, inananlara tepeden baktılar. Zayıf ve biçâre insanlara zulmetmekten zevk aldılar. Netice yine peygambere muhalefet ve yine helak uçurumlarına yuvarlanmak oldu. Hiçbiri Allah’ın azabından kurtulamadı.

Hâsılı her biri işledikleri günahlar yüzünden kahr-ı ilâhîye uğradılar:

  Kimi üzerlerine taş yağdıran bir kasırga ile helak oldu. Nitekim Âd kavminin üstüne yedi gece, sekiz gün boyunca taş yağdıran bir fırtına isabet etmişti. (bk. Hâkka 69/6-7)

  Kimi kendilerini ansızın yakalayan şiddetli bir patlama, korkunç bir çığlıka ile yok edildiler. Semûd kavmi buna misaldir.

  Allah kimini hazineleri, evi ve barkıyla yerin dibine geçiriverdi. Bunun en canlı misâli Kârun’dur. (bk. Kasas 28/81)

  Kimi de azgın suların içinde boğulup gittiler. Tûfanla helak edilen Nûh kavmi ve Kızıl Deniz’de sulara gömülen Firavun ve Hâmân da buna misaldir.

Sûrede mühim noktalarıyla ele alınan bu kıssalar, bir yönüyle mü’minlere, bir yönüyle de kâfirlere hitap etmektedir. Mü’minlerden üzülüp cesaretlerini yitirmemeleri, en şiddetli eziyet ve baskılar altında bile i’lây-ı kelimetullâh uğrunda cihad edip Hakk’ın sancağını sabır ve sebatla hep yukarıda tutmalarını istemektedir. Kibir ve gururlarına yenik düşüp İslâm’ın öğrenilmesini ve yaşanmasını engellemeye çalışan günahkâr ve zalim kimseleri de ilâhî azapla uyarmaktadır. Onlardan Allah’ın af, sabır ve hilmine güvenerek günaha devam etmemelerini; yoksa önceki ümmetlerin başına gelen musîbetlerin kendi başlarına da her an gelebileceğini hesaba katmalarını hatırlatmaktadır

Unutmamak gerekir ki, Allah Teâlâ’dan başka güvenip dayanılacak hiçbir varlık, O’nun emrinden başka tutunacak sağlam hiçbir kulp yoktur. Bu sebeple O’nun dışında dost arayanların durumu ne garip ve ne hazindir:

Ankebût Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Ankebût Suresi 40. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...