Anne-Baba Tutumları Çocuğu Nasıl Etkiler?

Tutum nedir? Anne-baba tutumu nasıl olmalı? Anne-baba tutumları çocuğu nasıl etkiler? Anne-baba (ebeveyn) tutum ve davranışlarının çocuklar üzerindeki kişilik ve psikolojik etkilerini Fatma Çatak yazdı.

Her çocuk bir fıtrat ve mîzaç üzere dünyaya geliyor. Bu fıtrat ve mîzâcı yoğurup şekillendiren, ona yön verip yol gösteren ise, “ebeveyn tutumları” oluyor. Aile tutumlarını anlayıp anlatabilmek için ailenin içinde yaşadığı fizikî ve psikolojik çevre, genetik kod ve aktarımlar da önem arz ediyor.

Tutum nedir?

Tutum, “insanı davranışa hazırlayan meyil/eğilim” olarak tarif edilebilir. Davranış ise, bizim dış dünyaya ve insanlara karşı gösterdiğimiz tepkilerdir.

Ebeveyn tutumları; çocukların sosyal ve duygusal gelişimine doğrudan tesir eder, kişiliklerinin şekillenmesinde ve oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Ebeveynlerin çocuk sahibi olma ve yetiştirme yaşları, din ve inançlar, eğitim, kültür ve sosyo-ekonomik durumları, çevre, nasıl bir aile yapısından geldikleri, genetik ya da kronik/devamlı bir hastalıklarının olup olmaması, çocuk sayıları tutum ve davranışlarına tesir eden faktörlerdir. Aile nasıl bir tutum izlerse, aslında sadece bir çocuk yetiştirmez; topluma müsbet ya da menfî izler bırakır.

ANNE-BABA (EBEVEYN) TUTUMLARI VE ÇOCUĞA ETKİLERİ

Baskıcı ve Otoriter Anne-Baba Tutumu

Çocuğa söz hakkı tanınmadan, onun istekleri dikkate alınmadan, anne-baba kararlarının çok katı bir şekilde uygulandığı tutumdur. Bütün kontrol, anne ve babadadır. Aile içinde korku hâkimdir ve çocuk korku ile büyür. Bu tutumda çocuğun bağımsız davranışlarının engellenmesi, çocuğun kendini başkalarına bağımlı hissetmesine yol açar.

Böyle bir ortamda yetişen çocukların pasif, utangaç, çekingen ve yönlendirilmeye açık olduğu gözlenmiştir. Sevgiden mahrum ve cezâ temelli yetişen bu çocuklar, olumsuz bir benlik algısına kavuşur, kendilerine olan saygıları azalır. Anne-babasına karşı olumsuz duygular geliştirir. Çocuklarda isyankârlık da görülebilir.

Aşırı Hoşgörülü, Serbest, Şımartıcı ve Gevşek Anne-Baba Tutumu

Bu tip ebeveynlere “görmezden gelen ebeveyn” de diyebiliriz. Bu tutuma sahip ebeveynler, çocuklarına hiçbir sınır çizmezler. Çocuğa neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini anlatmazlar.

Çocuk, son derece serbesttir, saldırgan bir davranış geliştirse dahî anne-babası onu serbest bırakırlar. Çocuğa ancak tehlikeli bir durum karşısında müdahale ederler. “Geç” yahut “tek” evlât sahibi olan kimi ebeveynlerde bu tutum daha fazla görülür.

Bu tür ailelerde yetişen çocuklar; gelecekte bencil, sorumsuz, şımarık, kibirli veya aşırı otoriter/buyurgan olabilirler. Kuralsız yetiştikleri için kural tanımazlar. Bu, onları doyumsuz noktaya taşır. Kuralsız ev ortamından kurallı okul ortamına geçtiklerinde zorlanır ve agresifleşirler. Eleştiriye açık olmadıkları için kendilerini geliştiremezler.

Kararsız, Dengesiz, Tutarsız Anne-Baba Tutumu

Bu tip aileler için “anne-baba çelişkisine mâruz kalınan aile” diyebiliriz. Bu ikircikli (kararsız) ve çelişkili tutum içinde yetişen çocuk da sürekli çıkmazdadır.

Annenin yaptığını baba bozuyor, babanın “evet” dediğine anne karşı çıkıyorsa, bu ailede sağlıklı bir çocuk yetişmesi beklenemez. Anne-babanın kendi içindeki uyumsuzluğu, çocuğu; kararsız, ne istediğini bilmeyen ve kolayca yönlendirilen bir karakter yapısına dönüştürebilir. Ailedeki anlık değişiklikler, çocuğu kararsızlığa sevk eder. Şahsî görüş ve düşünceleri tam mânâsıyla oluşmadığı için kendisini tam mânâsıyla ifade edemez. Anne-babanın bir gün ceza verip diğer gün çocuğu serbest bırakması, yahut birinin cezayı savunup diğerinin serbestliği seçmesi; çocuğun bu durumu menfaatine kullanmasına yol açabilir. Çocuk nerede, ne zaman, ne yapacağını bilemez.

Bu tutuma maruz kalan çocuklar; korkak, gergin, tedirgin, kararsız, güvensiz ve tutarsız davranışlarla toplumda var olurlar.

Aşırı Koruyucu Anne-Baba Tutumu

Aşırı koruyucu ebeveynlik özelliklerine bakıldığı zaman, ebeveynin; sevgiden mahrum büyümüş olması, annenin daha evvel düşük yapmış, tedavi ile evlât sahibi olmuş yahut ilk çocuğunun doğum sonrasında veya küçük yaşlarda ölmüş olması gibi durumlarla karşılaşılabilmektedir. Geç ya da tek çocuğa sahip olma da ebeveyni aşırı koruyucu tutuma itebilmektedir.

Bu tip ebeveynler; çocuklarının her ihtiyaçlarını kendileri karşılarlar. Çocuklarını giydirir, yedirir, içirir, her türlü davranışına müdahale eder, onu aşırı kontrol ederler. Çocuklarının bağımsız bir fert olmasına izin vermezler. Çocuğun ağlamasına dahî izin vermez, sürekli doktora götürür, sosyalleşmesi ve akranlarıyla oynamasında bile kısıtlamalara giderler.

Bu tür tutuma mâruz kalan çocuklar; korkak, girişkenlik becerisi zayıf, kararlarını kendisi veremeyen, bebeklik ve ilk çocukluk döneminden çıkamamış çocuklar olurlar. Yetişkinliklerinde de aileye bağımlılık hâli devam ettiğinden arkadaşlık, evlilik ve sosyal münâsebetlerde bağımlı ve ürkek karakter sergilerler.

Hoşgörülü ve Güven Verici, Mûtedil, İdeal Anne-Baba Tutumu

En sağlıklı ve îtidalli olan tutum budur. Literatürde “demokratik tutum” tabiri kullanılsa da “itidalli yahut mûtedil aile tutumu” demek daha doğru olur.

Fıtrata en uygun anne-baba tutumudur. “İdeal aile” ortamı da denilebilir. Bu tip ebeveynler, evlâtlarını sevgi ve güven temelli, huzurlu bir aile ortamında yetiştirirler.

Anne-babanın görüş ve tutumları uyum içindedir. Çocuk ve aile ile ilgili kararlar birlikte alınır, birlikte uygulamaya konulur. Birinin “ak” dediğine diğerinin “kara” demediği, farklı fikirler olsa da uzlaşma yoluna gidildiği aile ortamıdır.

Ebeveynler çocuğa sınırlarla beraber serbest bir alan sağlar, çocuğa doğruyu-yanlışı gösterir, hayatı ve çevresini tanıması için fırsatlar verir. Çocuğa kurallar; “neyi, niçin yapması” ya da “yapmaması gerektiği” şeklinde izah edilir. Çocuğun kendisini ifade etmesine müsaade edilir.

Aileler çocuklarına temel terbiyeyi verip onu desteklerler. Çocuk, anne-babaya bağlıdır ama bağımlı değildir. Güvenli bağlanma ilişkisi kurulmuştur. Bu ailelerde çocuklara karşı emir verme, azarlama, şiddet, baskı, yargılama gibi tutumlar sergilenmez. Çocuk şımartılmaz, ama gevşek de bırakılmaz.

Bu ailelerde yetişen çocuklar özgüvenli, kararlı, istikrarlı ve genellikle de başarılıdır. İletişim becerileri ve sosyal ilişkileri gelişmiştir. Böyle bir aile ortamında yetişen çocukların güvenli bağlanmayı gerçekleştirdikleri, kendilerine saygı duydukları ve değer verdikleri görülür; böylece başkalarına karşı da saygılı olmayı öğrenmişlerdir. Kendilerini rahatlıkla ifade edebilirler, daha sakin, mutlu ve başarılı olurlar.

Mükemmeliyetçi Anne - Baba Tutumu

Tek kelimeyle “kusursuzluk arayan ve kusursuz evlât yetiştirmeye çalışan” anne-babalardır. Vaktiyle kendi yapamadıkları, yaşayamadıkları ne varsa çocuklarına yaptırmaya, yaşatmaya çalışırlar. Aslında “ideallerini evlâtları üzerinden gerçekleştirmeye çalışan ebeveyn tutumu” da denilebilir. Çocuk, her alanda ebeveynin seçimine göre hareket etmeye zorlanır. Okul, dersler, eğitim durumu, arkadaş seçimi, giyim-kuşam, hattâ meslekte bile…

Yaşının ve mizacının üzerinde bir beklentiye dâhil edilen çocuk, kendi içinde ve sosyal hayatta çok büyük sıkıntılar yaşar. Çocuğun yaşadığı gelgitler onu utangaç ve çekingen yapabilir.

Mükemmeliyetçi ailede yetişen çocuklar; “aşırı titiz” ya da tam tersi “vurdumduymaz” olabilirler. Çocukların üzerine kurulan baskı ve otorite, onların birtakım takıntılar geliştirmesinin de yolunu açabilir. Stresli ve gergin vaziyet alabilirler. Özgüven eksikliği yüzünden dâimâ bir rehbere ihtiyaç duyma hâli görülebilir. İçe kapanık ve dıştan denetimli olduklarından, kolayca kandırılabilirler.

Ayrımcılık Yapan Anne-Baba Tutumu

Bu tutuma eşlik eden ebeveyn davranışının temelinde; evlâtlardan birinin diğerine göre daha güzel/yakışıklı, daha başarılı, daha girişken, daha uysal, daha cana yakın, daha samimî olması gibi özellikler yatmaktadır. Bu tutuma sahip olan ebeveynler; bir evlâdı diğerine âdeta “tercih” ederler. Sadece annenin, sadece babanın yahut her ikisinin de yapacağı ayrımcılık, çocuğun içinde kin ve nefret beslemesine, ailesinden uzaklaşmasına, kıyas yapılan kardeşine karşı düşmanca tavırlar geliştirmesine yol açabilir. Kardeşlerin kıskançlığa itildiği bu tutum, aile içerisinde sarılmaz yaraların açılmasına sebep olabilir.

İlgisiz Tutum

Bu tip ailelerde çocuğun varlığı ya da yokluğu eşdeğerdir. Ailenin çocuk algısı, doyurmak, giydirmek ve temel ihtiyaçlarını karşılamaktır. Çocukla sosyal ve duygusal bir bağ kurulmaz. Çocukla lüzum olmadıkça ilgilenilmez. Çocuk, anne-babayı rahatsız etmediği sürece onunla ilgilenilmez. Rahatsızlık verdiği zaman da azar ve şiddetin eşlik ettiği bir ilişki kurulur. Genellikle çok çocuklu ve meşguliyeti fazla ailelerde görülür. Her bir çocuk, kendi ihtiyacını kendisi görür. Bu durum çocuğu duygu dünyasında yalnızlığa iter.

Bu tür aile ortamında yetişen çocuklarda; özgüven eksikliğinden kaynaklı çekingenlik, iletişim eksikliğinden kaynaklı konuşma gecikmesi, ilgisizlikten kaynaklı bedene dönük problemli davranışlar (saç tutma, parmak emme, tırnak yeme vb.) oluşabilir. Dikkat çekmek için etrafına, kendine zarar verebilir, saldırgan tutumlar geliştirebilir.

Son zamanlarda ilgili olduğunu iddia eden ailelerin bile çocuklarını uzun süre ekranın karşısına bırakıp ilgisiz tutum geliştirdikleri müşâhede edilmektedir.

Reddedici Tutum

Hiç istenmese de bu tutumda olan ebeveynler bulunmaktadır. Anne ya da babanın yahut her ikisinin evlâdını reddetmesi, ilgisiz bir tutum geliştirmesi; bazı psikolojik ve problemli sebeplere bağlanmıştır. Çocuğun nikahsız bir şekilde dünyaya gelmesi, istenmeyen bir evliliğin neticesinde doğması, istenmeyen çocuk olması, engelli doğması, ailenin çocuğun cinsiyetinden memnun olmaması, annenin gebelikte doğum öncesi ve doğum sırasında yaşadığı zorluklar sıralanabilir.

Böyle bir ortamda yetişen çocuklar; sevgiden mahrum, ilgi bekleyen, kaygılı, saldırgan, öfkeli, bağımlılığa açık birtakım tutumlar geliştirebilirler.

* * *

Aile, en güvenli limandır. En büyük değer ve zenginliktir. Sevgi, ailenin en büyük sermayesidir. Nesiller, aileden neşet eder, yetişir, toplumu yetiştirir.

Dünya, bizi biz yapan değerlerden hızla uzaklaşmaktadır. Medya, çevre, akımlar, örgütler; evvelâ aileyi hedef almaktadır. Çünkü aile yıkılırsa küresel güçler hedeflerine daha hızlı ulaşır. Evliliğimize, evlâdımıza, zevç-zevcemize velhâsıl “ailemize” sımsıkı sarılalım. Ona sahip çıkalım. Unutmayalım; bizler Cenâb-ı Hakk’ın yeryüzünde şâhitleriyiz! Vesselâm…

İstifade Edilen Kaynaklar: Thomas Gordon, Etkili Anne Baba Eğitimi; Haluk Yavuzer, Çocuk Eğitimi El Kitabı; Haluk Yavuzer, Ana-Baba Okulu; Arzu İpek Yükselen, “Farklı Anne Baba Tutumları”, Medipol Üniversitesi Ana-Baba Okulu Sunum Özetleri; Mustafa Bayar, “İbn Haldun Düşüncesinde Bireyin Kişilik Gelişimini Etkileyen Faktörler”, Akra Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi; Mark Wolynn, Seninle Başlamadı, Terc: Mine Madenoğlu.

Kaynak: Fatma Çatak, Altınoluk Dergisi, Sayı: 445-446

İslam ve İhsan

ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Çocuk Yetiştirirken Dikkat Edilecek Hususlar

ANNE-BABANIN SORUMLULUKLARI NELERDİR?

Anne-Babanın Sorumlulukları Nelerdir?

İDEAL ANNE-BABA TUTUMU NASIL OLMALI?

İdeal Anne-Baba Tutumu Nasıl Olmalı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.