Anne-Baba ve Çocuklar ile İlgili Hadisler

İslam’da ailenin önemi nedir? Anne-baba (ebeveyn) ve çocuklar ile ilgili hadisler...

Aile, anne-baba ve çocuklardan oluşan en küçük toplumsal kurumdur. İslâm dinî aileye büyük önem vermiştir. Nitekim Hz. Peygamber’den (sav.) aile (anne-baba ve çocuklar) hakkında pek çok rivâyet edilmiştir.

ANNE-BABA VE ÇOCUKLAR İLE İLGİLİ HADİSLER

Ebû Hüreyre’den(ra) nakledildiğine göre,

Bir adam Allah Resûlü’ne -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü, kendisine güzel davranıp yakınlık göstermemi en çok hak eden kimdir?” diye sordu. Hz. Peygamber, “Annen.” cevabını verdi. Adam, “Sonra kimdir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz yine, “Annen.” buyurdu. Adam, “Sonra kimdir?” diye yeniden sorunca Peygamber Efendimiz, “Annen.” cevabını verdi. Bunun üzerine adam, “Sonra kimdir?” dedi. Allah Resûlü, “Sonra babandır.” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 2)

*

Abdullah b. Amr’ın naklettiğine göre, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Rabbin hoşnutluğu babanın hoşnutluğundadır. Rabbin öfkesi ise babanın öfkesindedir.” (Tirmizî, Birr, 3)

*

Ebû Hüreyre’den(ra) rivayet edildiğine göre, Resulullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Hiçbir çocuk babasının hakkını tam olarak ödeyemez. Meğerki babasını köle olarak bulup onu satın alarak azat etmiş olsun!” (Müslim, Itk, 25)

*

Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Üç dua şüphesiz kabul edilir: Babanın duası, yolcunun duası, mazlumun duası.” (Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 29; Tirmizî, Birr, 7)

*

Enes(ra), çocukların yanından geçerken onlara selam verdi ve “Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de böyle yapardı.” dedi. (Buhârî, İsti’zân, 15; Müslim, Selâm, 15)

*

Ebû Üseyd Mâlik b. Rebî‘a es-Sâ‘idî(ra) anlatıyor:

Bir gün biz Rasûlullah’ın -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanında otururken, Selemeoğullarından bir adam gelerek, “Ya Resûlallah, anne babamın vefatından sonra onlar için yapabileceğim bir iyilik var mı?” diye sordu. Resûl-i Ekrem-sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “Evet, onlara hayır dua eder, onlar için istiğfar eder, vasiyetlerini yerine getirirsin. Akrabalarını görüp gözetir, dostlarına da ikram edersin.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 12)

*

Muğîre b. Şu‘be’nin naklettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz Yüce Allah annelere saygısızlık etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi ve vermeniz gereken şeyleri engelleyip hakkınız olmayan şeyleri almayı size haram kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin görmüştür: Dedikodu, çok soru sormak ve malı zayi etmek!” (Müslim, Akdiye, 12)

*

Abdullah (b. Mes‘ûd) anlatıyor:

“Ey Allah’ın Resûlü! En büyük günah hangisidir?” diye sordum. Rasûlullah, “Seni yarattığı hâlde, Allah’a ortak koşman.” buyurdu. “Sonra hangisi?” deyince, “Yemeğine ortak olması korkusuyla çocuğunu öldürmen.” cevabını verdi. “Sonra hangisi?” diye tekrar sorunca, “Komşunun karısı ile zina etmen.” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 20)

*

İbn Mes‘ûd’un(ra) anlattığına göre,

Bir adam Hz. Peygamber’e-sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi: “Vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmektir. Sonra da Allah yolunda cihad etmek gelir.” (Buhârî, Tevhîd, 48)

*

Eyyûb b. Mûsâ’nın, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, III, 412)

*

‘Amr b. Şu‘ayb’ın, babası aracılığı ile dedesinden naklettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün saygınlığını kabul etmeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15)

Ebû Hüreyre’nin(ra) naklettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan ya da Mecusi yapar.” (Buhârî, Tefsîr (Kasas), 2; Müslim, Kader, 22)

*

Ali b. Ebû Tâlib(ra) şöyle demiştir:

“Rasûlullah-sallâllâhu aleyhi ve sellem-, (torunu) Hasan için akika olarak bir koyun kurban etti ve ‘Fâtıma, onun başını tıraş et ve saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak ver.’ buyurdu.” (Tirmizî, Edâhî, 19)

*

Ubeydullah b. Ebû Râfi‘, babasının şöyle dediğini naklediyor:

“Rasûlullah’ın-sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Fâtıma onu dünyaya getirdiğinde, Ali’nin oğlu Hasan’ın kulağına namaz ezanı gibi ezan okuduğunu gördüm.” (Tirmizî, Edâhî, 16)

*

Abdurrahman b. Ebû Bekre, babasının (Ebû Bekre’nin) şöyle anlattığını naklediyor:

Rasûlullah-sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?” diye sorduğunda biz, “Evet, ey Allah’ın Resûlü.” diye cevap verdik. Bunun üzerine, “Allah’a ortak koşmak ve anne babaya saygısızlık ve eziyet etmektir.” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 6)

*

Ebû Hüreyre’nin(ra) naklettiğine göre,

Bir keresinde Akra’ b. Hâbis, Rasûlullah’ın -sallâllâhu aleyhi ve sellem- torununu öptüğünü görünce, “Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmüş değilim.” demiş, bunun üzerine Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona bakmış ve şöyle buyurmuştu: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!” (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65)

*

Hz. Âişe(ra) anlatıyor:

Yanında iki kız evladı olan bir kadın, bir şeyler istemek için gelmişti. Yanımda bir hurmadan başka bir şey yoktu. O hurmayı kadına verdim. Hurmayı iki kızına bölüştürdü ve kendisi hiç yemedi. Sonra kalktı ve çıktı. Ardından Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanımıza geldi. Olanları ona anlattım. Şöyle buyurdu: “Her kim şu kız çocukları sebebiyle bir konuda imtihana çekilirse bu kızlar onun için cehennem ateşine siper olur.” (Buhârî, Zekât, 10)

*

Ebû Saîd el-Hudrî’nin naklettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kim üç kız çocuğunun geçimini sağlar, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa cennet onundur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121; İbn Hanbel, III, 96)

*

Nu‘mân b. Beşîr anlatıyor:

“Babam servetinin bir kısmını bana bağışladı. Bunun üzerine annem Amra bnt. Revâha, ‘Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şahit olmadıkça ben bu işe razı değilim.’ dedi. Babam, bana yaptığı bağışa şahit olmasını (bunu onaylamasını) istemek üzere Hz. Peygamber’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanına gitti. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona, ‘Bunu bütün çocuklarına yaptın mı?’ diye sordu. Babam, ‘Hayır.’ diye cevapladı. Bunun üzerine Allah Resûlü, ‘Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletli davranın!’ buyurdu.” (Müslim, Hibe, 13)

Enes diyor ki:

“Hz. Peygamber’e on yıl hizmet ettim. Bana bir kez bile ‘Öf!’, ‘Niye böyle yaptın?’ ve ‘Niçin şöyle yapmadın!’ demedi.” (Buhârî, Edeb, 39, Vesâyâ, 25)

*

Enes (b. Mâlik)(ra) anlatıyor:

Peygamber’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hastalığı ağırlaşıp da kendisini kaybetmeye başlayınca, kızı Fâtıma(ra), “Vah babacığım, sıkıntın ne kadar da büyük!” dedi. Bunun üzerine Peygamber-sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “Bu günden sonra artık baban için sıkıntı yoktur.” buyurdu. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ebediyete göçünce Hz. Fâtıma, “Babacığım, Allah’ın davetine icabet ettin. Vah babacığım, varacağın yer Firdevs cennetidir. Babacığım, derdimizi artık Cebrail’e yanacağız!” dedi. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- defnedilince de Hz. Fâtıma(ra), “Ey Enes! Peygamber’in üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu!” dedi. (Buhârî, Megâzî, 83)

Hz. Ali’den(ra) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle demiştir:

“Üç grup insandan sorumluluk kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan ve aklı yerine gelinceye kadar akıl hastasından.” (Ebû Dâvûd, Hudûd, 17; Tirmizî, Hudûd, 1)

İslam ve İhsan

AİLE NEDİR?

Aile Nedir?

AİLEMİZE KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ

Ailemize Karşı Sorumluluklarımız

AİLE İLE İLGİLİ 40 HADİS

Aile ile İlgili 40 Hadis

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.