Anne Babalara Öneriler
Çocuk terbiyesinde verilmesi gereken öncelikler nelerdir? Anne ve babalara öneriler...
Anne-babalar, çocuk terbiyesinde öncelikle:
–Yavrularının temiz yüreklerine, Allah ve Peygamber muhabbetini, Kur’ân ve Sünnet kültürünü aşılamaya gayret etmelidir. Mârifetin iltifâta tâbî olduğunu unutmayıp, gönüllerinde mânevî güzelliklerin neşv ü nemâ bulması için, çocuklarını hediye ve iltifatlarla hayra teşvik etmelidir.
ÇOCUKLARA EĞİTİMİ SEVDİRİN
Nitekim İmam Mâlik Hazretleri der ki:
“Ben her hadis ezberlediğimde, babam bana bir hediye verirdi. Öyle bir zaman geldi ki, babam hediye vermese bile hadis ezberlemek bende târifsiz bir lezzet hâline geldi.”
–Yine çocuklarının yüksek bir gönül terbiyesinden geçebilmeleri için hem eğitim alacağı mektebi hem de bu eğitimi verecek muallimi iyi seçmeye gayret etmelidir. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhumâ-’ya şöyle buyurmuştur:
“Ey İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden öğrendiğine iyi dikkat et! Dinî ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al, sağa-sola meyledenlerden alma!”[2]
–Anne-baba, evlâtlarının tahsil ettiği eğitimin, onlar üzerinde nasıl bir tesir icrâ ettiğinin de dâimâ takibinde olmalıdır. Zira mânevî dünyadan uzak bir sûrette alınan tahsilin, mâlumdur ki, kişiye bir faydası yoktur.
Şu bir hakikattir ki, kütüphânelerin tozlu raflarında kalmış kara kaplı felsefe kitaplarının üzerine abanmış bilgiçlerin rûhu, gönüllere bulantıdan, kasvetten başka bir şey kazandırmamıştır. Toplumlar, onlarla hiçbir zaman selâmete kavuşamamıştır.
Buna mukâbil, Kur’ân ve Sünnet kültürüyle yoğrulup tasavvufî hikmetlerle kemale ermiş gönüller, insanlığı dâimâ hakikî saâdet ve selamete çıkarmıştır. Yani bilginin kişiye fayda sağlayabilmesi için hâl ve davranışlara yansıması, bilginin irfâna dönüşmesi zarurîdir. Nitekim âyette:
“…Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar.” (Fâtır, 28) buyrulmaktadır.
–Yavrularımızın terbiyesinde dikkat etmemiz gereken hususlardan bir diğeri de, onlara dâimâ nezâket dolu bir üslûb ile hitâb etmeye çalışmak ve güzel sözler söylemektir. Bu husustaki yanlışlıkların doğuracağı hazin neticeye işâret eden şu misâl ne kadar ibretlidir:
KENDİNİZİ DE UNUTMAYIN!
Bir kişi Abdullah bin Mübârek Hazretleri’ne gelerek ona çocuğunun isyanından şikâyette bulunur. Hazret, o kimseye:
“–Çocuğuna hiç bedduâ ettin mi?” diye sorar. O zât:
“–Evet.” cevâbını verince, Abdullah bin Mübârek Hazretleri:
“–Çocuğun bozulmasına sen sebep olmuşsun!” mukâbelesinde bulunur.
–Çocuklarımızı havâîlikten, lüzumsuz gezmelerden, eve geç gelmelerden ve kötü arkadaşlardan bütün gücümüzle korumalı, onları; hoca efendilere, yaşlılara, hısım ve akrabâya, komşulara, zayıflara, kimsesizlere ve muhtaçlara karşı vazifelerinin şuuruyla yetiştirmeliyiz.
–Yavrularımızı hasta ziyaretlerine, infâka yönlendirmeli ve tertemiz ruhlarına sadaka vermenin mânevî zevkini tattırmalıyız. Ara ara kendi harçlıklarından ne kadar infâk ettiklerini sormalı ve onları şu sözlerle dâimâ bu hayra teşvik etmeliyiz:
“Evlâdım, bize bu nîmetleri ihsân eden Cenâb-ı Hak’tır. Dolayısıyla Rabbimiz’e bir şükür borcumuz vardır. Bize lûtfedilen bu nîmetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşmamız, şükür borcumuzu îfâ etmemizdir. Ayrıca senin, muhtaç kardeşlerinle imkânını paylaşman, bil ki Rabbimiz’in çok hoşuna gitmektedir. Âyet-i kerîmede de «…Sadakaları Allah alır…» (et-Tevbe, 104) buyrulmaktadır.”
–Yavrularımıza yedi yaşından itibaren namaz kılma alışkanlığı da kazandırmamız lâzımdır. Hattâ bunun için zaman zaman onları da beraberimizde câmiye götürmek yerinde olacaktır.
–Haftanın belli günlerinde mânevî heyecanlarını artırmak için toplanmalı, siyer-i Nebî ve ecdâdımızın tarihin altın sayfalarına kaydettiği merhamet, şecaat, fedakârlık, hak-hukuk tevzii gibi hususlardaki hassâsiyetlerini onların gönül âlemlerine nakşetmeliyiz.
Bu hususlara dikkat eden ana-babaların evlâtları; dînin, vatanın ve milletin âdeta göz bebeğidir. Tarih boyunca yaşayan velîler, cengâverler ve Fâtihler hep onların meyvesidir.
Son olarak şunu da hatırlatmak isteriz ki, tarihimizdeki şanlı zaferlerimiz, her ne kadar Mehmetçiğin zaferi gibi görünse de, esas zafer, o Mehmetçiği yetiştiren sâliha annelerin zaferidir. Cemiyet bu sâliha annelerle âbâd olur. Buna mukâbil nefsanî hayata dûçâr olmuş, evlâdının terbiyesine bigâne kalmış kadınlarla da toplum berbâd olur.
Ne mutlu o annelere ki, kendisini evlâtlarına adamış, onları İslâm şahsiyet ve karakterine örnek teşkil edecek güzel bir sûrette yetiştirmiştir. Böyle bir anne, ömürlük bir teşekküre lâyıktır.
Allah Teâlâ, yavrularımızı; dînimize, vatanımıza ve milletimize hayırlı eylesin! Onları zamânımızın fitne ve şer girdaplarından muhâfaza buyurup bizler için sadaka-i câriye hâline gelmelerini ihsân buyursun. Âmîn!..
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Mart Sayı: 126