Anne Babanın Evladı Üzerindeki Hakları
İslam’da anne babanın çocuğu üzerindeki hakları nelerdir? İşte İslam’a göre anne baba hakkı...
İslâm’a göre Allah’a ve Rasûlü’ne muhabbet ve itaatten sonra anne babaya muhabbet ve itaat gelir. Zira anne ve babalarımız, yokluktan varlık âlemine çıkmamıza sebep olmuş, bizi yetiştirip dînimizi öğretmişlerdir. Dolayısıyla anne-babanın evlâdı üzerindeki hakları hesaba gelmeyecek kadar çoktur. Cenâb-ı Hak, kendi haklarından sonra anne-babaya iyi ve güzel davranmayı zikrederek şöyle emreder:
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın! Anneye, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın...” (Nisâ, 36)
“Biz insana, anne babasına iyi davranmasını vasiyet ettik. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için:) «Önce bana, sonra da anne babana şükret!» diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (Lokmân, 14)
ANNE-BABANIN EVLATLARI ÜZERİNDEKİ HAKLARI
Peygamber Efendimiz’in anne babasına ve diğer akrabalarına hürmetini gösteren şu hâdise bizim için ne güzel bir nümûnedir:
Rasûlullah (s.a.v) bir gün otururken sütbabası çıkagelmişti. Efendimiz hemen ona hürmet ederek elbisesinin bir kısmını yere serdi ve onu üzerine oturttu. Az sonra sütannesi geldi. Allah Rasûlü (s.a.v) annesi için de elbisesinin diğer tarafını serdi, o da elbisenin üzerine oturdu. Biraz sonra sütkardeşi geldi. Rasûlullah (s.a.v) onun için de ayağa kalktı ve onu da önüne oturttu. (Ebû Dâvud, Edeb, 119-120/5145)
Bir şahıs Peygamber Efendimiz’e gelerek:
“–Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir?” diye sormuştu. Rasûlullah (s.a.v):
“–Annen!” buyurdu. O sahâbî:
“–Ondan sonra kimdir?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v):
“–Annen!” buyurdu. Sahâbî tekrar:
“–Ondan sonra kim gelir?” diye sordu. Allah Rasûlü (s.a.v) yine:
“–Annen!” buyurdu. Sahâbî tekrar:
“–Sonra kim gelir?” diye sorunca Rasûl-i Ekrem Efendimiz bu sefer:
“–Baban!” cevabını verdi. (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1)
Diğer bir rivayete göre:
“–Annen, sonra annen, daha sonra yine annen, sonra baban, sonra da sana en yakın olan akrabaların” buyurmuştur. (Müslim, Birr, 2)
Yine birgün Peygamber Efendimiz’in yanına bir kişi gelmişti. Beraberinde yaşlı bir zât vardı. Allah Rasûlü (s.a.v):
“–Ey filân! Yanındaki kimdir?” diye sordu. O kişi:
“–Babamdır” cevabını verdi. Bunun üzerine Efendimiz şu îkâzı yaptı:
“–Onun önünde yürüme, ondan evvel oturma, onu ismiyle çağırma ve ona hakâret ettirme!” (Heysemî, VIII, 137)
Bir kişi başkasının babasına hakaret eder veya kötü davranırsa o da bunun babasına aynısını yapar, böylece evlât kendi babasına kötülük etmiş olur.
Cenâb-ı Hak, kendi rızâsını anne babanın rızâsına bağlamıştır. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle haber verir:
“Allah Teâlâ’nın rızâsı, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teâlâ’nın gazabı, anne ve babayı öfkelendirmek sûretiyle celbedilir.” (Tirmizî, Birr, 3/1899)
Evlatların, bir iş yaparken anne babalarının izin ve rızâsını alması onları son derece memnûn eder. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v), Müslümanların böyle davranmasını istemektedir. Ashâb-ı kirâmdan bir zât Yemen’den hicret ederek Medine-i Münevvere’ye Efendimiz’in huzûruna gelmiş ve cihâda katılmak üzere ondan izin istemişti. Allah Rasûlü (s.a.v) ile aralarında şöyle bir konuşma geçti:
“–Yemen’de kimsen var mı?”
“–Annem babam var, yâ Rasûlallah.”
“–Onlar sana izin verdiler mi?”
“–Hayır, vermediler.”
“–Haydi, Yemen’e git onlardan izin iste! İzin verirlerse gel, cihâd et! Vermezlerse, anne-babanı memnun etmeye çalış!” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 31/2530)
Yine bir sahâbî, Allah Rasûlü’nün huzûruna gelmiş ve:
“–Anne ve babamı geride ağlar durumda bıraktım ve hicret etmek üzere sana bey’at etmeye geldim” demişti. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz bu zâta şu mânidâr cevabı verdi:
“–Hemen onların yanına dön! Onları ağlattığın gibi yüzlerini tekrar güldür!” (Ebû Dâvûd, Cihâd 31/2528; Nesâî, Bey`at 10)
Peygamber Efendimiz’in şu müjde ve duası bir mü’min için ne büyük bir ganimettir:
“Anne babasına iyilik edene ne mutlu! Allah Teâlâ onun ömrünü ziyâdeleştirsin!” (Heysemî, VIII, 137)
EVLATLARIN VEFA BORCU
Çocuklar, uzakta yaşıyorsa, anne babalarını ziyâret edip gönüllerini almalı, dualarını istemelidirler. Bilhassa yaşlandıkları zaman onlara hizmet, güzel söz ve ikram, evlâdların en büyük vefâ borcudur. Yüce Rabbimiz, evlatların anne babalarına karşı en ufak bir memnûniyetsizlik göstermesine bile müsâade etmemiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:
“Rabbin, yalnız kendisine ibadet etmenizi ve anne babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı «öf» bile deme, onları azarlama! İkisine de hep tatlı söz söyle! Onlara rahmet ve tevâzu kanatlarını ger ve: «Rabbim! Küçükken beni (merhametle) yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet eyle!» de!” (İsrâ, 23-24)
Zübeyr (r.a) âyetin “Onlara rahmet ve tevâzu kanatlarını ger” kısmını şöyle tefsir etmiştir:
“Onların sevdiği ve istediği hiçbir şeyi yerine getirmekten kaçınma!” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 9)
Ebû Hüreyre (r.a) Zülhuleyfe’de otururdu. Evinden çıkıp gideceği zaman annesinin kapısında durur ve:
“–Anneciğim Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun!” diye seslenirdi. Annesi:
“–Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun yavrum!” karşılığını verirdi. Sonra Ebû Hüreyre (r.a):
“–Beni küçükken şefkatle büyütüp yetiştirdiğin gibi Allah da sana merhamet eylesin!” derdi. Annesi de:
“–Bana yaşlılığımda iyilik ve ihsanda bulunduğun gibi Allah da sana merhamet eylesin, seni hayırla mükâfatlandırsın ve senden râzı olsun!” cevabını verirdi. Ebû Hüreyre Hazretleri evine döndüğü zaman da aynı şeyleri yapardı. (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 12, 14)
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları
YORUMLAR