Anne Hikayeleri

Yeryüzünde ilk kan, insanların atası olan Hazret-i Âdem’in evlatları arasında dökülmüştü. Böylece “ilk evlat acısı” yaşayan anne de, Havva Anamız olmuştu. O evlâdının birini toprağa, diğerini ise cehenneme yolcu etmiş; iki defa kavrulmuştu. O günden bugüne annelerin gözyaşı hiç kurumadı.

Kabil’in mirasçıları, kana doymak bilmeyen zâlimler; binlerce yıldır durmak bilmeden zulme devam ettiler ve etmeye devam ediyorlar. Tarihin şâhit olduğu en acımasız zulümlerden birisi de, 1934-1949 yılları arasında yaşanmış “Kazak Soykırımı”dır. Bu devirde Rusların zulmünden kaçabilenler, Kazakistan’dan kafileler hâlinde yola çıkarak önce Çin’in Altay bölgesine, oradan Pakistan, Afganistan, İran bölgelerine dağılmışlar ve bir kısmı da Türkiye’ye kadar gelmişti.

ANALARIN GÖÇ HİKÂYESİ

O dönem Türkiye’ye hicret edip fırsat bulur bulmaz Kazakistan’a geri dönmüş Kazaklardan Hanife Hanım, o günlere ait başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır:

“Göç için çıkan kafilelerin arasında yirmi kişilik bir grup vardı. İçinde yaşlısından gencine, çocuğundan büyüğüne, gelininden kızına herkes yer alıyordu. Bunlar göç ederken, gündüzleri Rus askerlerinden kuytu yerlere saklanıyor, geceleri yola devam ediyorlardı. Bu grubun içinde bebeği kucağında, gönlü evinde, çeyizlerinde olan gencecik bir yeni gelin vardı. Kafile bu şekilde günlerce, haftalarca yol aldı. Soğuk-sıcak derken gelinin bebeği hastalandı. Gelinin hasta bebeğine derman olabilecek ne sıcak çorbası, ne de sıcak yatağı vardı. Bebek bu; ağrısını ancak ağlayarak ifade edebiliyordu. Kafilenin sağ sâlim kurtulması için de sessizlik çok önemliydi. Kendi aralarında karar aldılar; “ya kafilenin hepsi yakalanıp yok olacak ya da bu bebeğe bir çare bulunacak!” dediler. Ama anneye hiç bir şey sormadılar. Belki de soramadılar. Kazakistan-Özbekistan sınırında yer alan Sır Derya’nın yanına geldiklerinde gencecik gelinin karalar bağlayacağı vakit gelmişti.

“-Yakalanmamız an meselesi!.. Bundan sonra bu bebekle yol almamız imkânsız!” deyip, bir yaşındaki bebeğin eline ekmek vererek Sır Deryanın yanındaki bir ağacın altına bırakıp yola koyuldular. Yeni gelinin sesi büyüklerin yanında çıkar mı hiç? Bağrına ateş düşen gelin yol alsa da ayakları geri geri gidiyordu. Artık bu gelinin ayrılık ateşini, bir Sır Derya değil, onun gibi yüzlercesi aslâ söndüremezdi.

Bağrı yanık gelin, önce Afganistan’a, oradan İran’a ve sonra Türkiye’ye göç etti. Genç gelinin 13 tane daha çocuğu oldu. Hepsi de bir-iki yaşına basar basmaz ölüyorlardı. Elleriyle bebeklerini bir bir toprağa vermek, acılı anneye Sır Derya’nın yanında bıraktığı bebeği kadar acı vermiyordu. Günleri gözyaşıyla geçen gelin, herkes gibi yaşlandı. Bu gelinin adı Fatma’ydı. İstanbul Zeytinburnu’nda, “Fatma Aje (Nine)” diye çağırılırdı. Bu nine, 2000’li yıllara yakın zamanda Hakk’ın rahmetine kavuşana kadar:

“-Bebeğim seni kurt mu yedi, kuş mu? Dost mu buldu, düşman mı?” der sürekli ağlardı.

ANALARIN SÜRGÜN HİKÂYESİ

Tarih bu güne kadar sürgünlerle doludur. Bütün anaların sürgün hikâyesi, tarihe geçseydi yürek dayanır mıydı?

Yürek burkan bir hikâye de “1864 Büyük Çerkes Sürgünü” sırasında, insanların balık gibi istiflendiği tekneyle Karadeniz’e açılmaya çalıştıkları zaman yaşanmıştı. Arkada zâlim düşman, önde insafsız deniz… Herkes can derdine düşmüş, bir an önce kurtulmak istiyor. İşte bu esnada bir Abhaz annenin bebeği yolculukta ölmüş. Teknede ölen herkes, bir an önce denize atılıyor ki, salgın bir hastalık yayılıp teknedeki herkese bulaşmasın!.. Bebeğinin öldüğünü anlayan anne, canından bir parça olan bebeğinden ayrılma korkusuyla sürekli:

“Şiş nani, şiş nani, wıçüa sarpıs wa naniy”

(Ninni yavrum ninni, uyu yavrum ninni…) diye ninni söylemekte...

Bebeğin cesedi kokmaya başlayınca fark edilerek annenin kollarından alınır ve denize atılır. Anne buna dayanamaz ve arkasından o da kendini Karadeniz’in azgın sularına bırakır.

Anlatıldığına göre, bu sürgünden sonra Karadeniz’in kuzey ve doğu kıyılarına yıllarca insan cesetlerinden parçalar vurmuştur. Kargaların erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuva yaptığı görülmüştür. Bu sebepten Abhazlar’ın bir bölümü Karadeniz’e küsüp, balıkların, soydaşlarını yediğini düşünerek balık yemezler.

BEBEĞE NİNNİ

Abhaz annenin yürek burkan hikâyesine yazılan ninninin sözleri şunlardır:

Ninni yavrum, ninni.

Uyu yavrum ninni…

Evlerinde değilsin, annenle babanın…

Karadeniz’in koynundasın!

Kabaran dalgalar,

Seni sallayıp duruyor.

Rüzgâr estiriyor, ağarmış yelkenler,

Soyguncunun gemisi beşiğinde…

Ninni yavrum, ninni.

Uyu yavrum ninni…

Evlerinde değilsin, annenle babanın…

Karadeniz’in koynundasın!

Esince kuvvetli rüzgâr,

Ufacık ülkelerini almak için,

Denizi nasıl tuzladığını hatırla,

Sürgünlerin gözyaşının…

Kaynak: Hatice Şahin, Şebnem Dergisi, Sayı: 133

İslam ve İhsan

TÜRKİYE VE AZERBAYCAN’IN KARDEŞLİK HİKÂYESİ

Türkiye ve Azerbaycan’ın Kardeşlik Hikâyesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.