A'râf Suresi 10. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

A'râf Suresi 10. ayeti ne anlatıyor? A'râf Suresi 10. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

A'râf Suresi 10. Ayetinin Arapçası:

وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الْاَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ۟

A'râf Suresi 10. Ayetinin Meali (Anlamı):

Gerçek şu ki sizi yeryüzüne yerleştirdik; orada sizin için geçim vasıta ve kaynakları var ettik. Fakat siz ne kadar az şükrediyorsunuz!

A'râf Suresi 10. Ayetinin Tefsiri:

Allah Teâlâ biz insanları yeryüzünde yaratmış ve oraya yerleştirmiştir. Yeryüzünü bizim için kalacağımız, hayatımızı sürdüreceğimiz bir vatan, öldüğümüzde de içinde istirahat edeceğimiz bir karargâh kılmıştır. Nitekim âyet-i kerîmede: “Sizi topraktan yarattık, yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi diriltip oradan çıkaracağız” (Tâhâ 20/55) buyrulur. Orada bize, emrimize verilen tabiat kuvvetleri üzerinde tasarrufta bulunabileceğimiz güç ve kudret bahşetmiştir. Bunlarla birlikte hayatımızın devamı için gerekli olan yeme, içme, giyme ve barınma imkânlarını, her türlü ihtiyacımızı karşılayacak vasıtaları lutfetmiştir. Bu büyük nimetlere karşılık bize düşen vazife, gücümüz yettiğince şükretmektir.

Rabbimiz  yeryüzünde maddî ihtiyaçlarımız için geçim vasıtaları var ettiği gibi, manevî ihtiyaçlarımız için de geçim vasıtaları var etmiştir. Şöyle ki; insan, özü itibariyle meleklik, hayvanlık, şeytanlık ve insanlık husûsiyetlerini kendisinde toplamıştır. Meleğin geçimi ruhunun, hayvanın geçimi bedeninin, şeytanın geçimi ise sürekli kötülüğü emreden nefsinin geçimidir. İnsan için bunların hepsi geçerli ve devrededir. Bunlarla birlikte insanın insanlık mertebeleri kalp, sır ve hafîdir. Bu açıdan bakıldığında kalbin geçimi ilâhî gerçekleri müşâhede, sırrın geçimi manevî keşifler, hafînin geçimi ise Hakk’ın rıza ve muhabbetine ermektir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 179)

Bu nimetlerin kıymetini bilmek ve onları Rabbimizin rızâsı istikâmetinde kullanmaktır. Fakat âyetin sonunda yer alan: “Fakat siz ne kadar az şükrediyorsunuz” (A‘râf  7/10) ikazı, bu konuda kulların ihmalkâr olduğunu haber vermekte ve bizi daha çok şükredici olmaya teşvik etmektedir.

İnsanın üzerindeki büyük nimetlerin farkında olabilmesi için yaratılışın başlangıcına bakmasını sağlamak ve ona kendini şükürden alıkoyan İblis’le olan mücadelesini hatırlatmak üzere şöyle buyruluyor:

A'râf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A'râf Suresi 10. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.