A'râf Suresi 24. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

A'râf Suresi 24. ayeti ne anlatıyor? A'râf Suresi 24. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

A'râf Suresi 24. Ayetinin Arapçası:

قَالَ اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۚ وَلَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ

A'râf Suresi 24. Ayetinin Meali (Anlamı):

Allah buyurdu ki: “Birbirinize düşman olarak cennetten inin. Artık yeryüzüne yerleşecek ve belli bir süreye kadar oranın nimetlerinden faydalanacaksınız.”

A'râf Suresi 24. Ayetinin Tefsiri:

“İniniz!” hitabı Âdem, Havva, şeytan ve bunların potansiyel olarak içlerinde taşıdıkları zürriyetlerinedir. Bunlar, yeryüzünde birbirlerine düşmanlık yapacak şekilde indirilmişlerdir. Şeytanın insana düşman olduğu açıkça ortadadır. Çünkü âyet-i kerîmede: “Doğrusu şeytan size düşmandır, siz de onu düşman belleyin” (Fâtır 35/6) buyrulur. Dolayısıyla dünya hayatında şeytan insana düşmanlık yapacak, insanları birbirine düşman edecek, müspet ve menfi karakterler ortaya çıkacak, kardeş kardeşi öldürecek ve insanlık tarihi boyunca bu düşmanlık asla bitmeyecektir. Hatta insan, şeytana tabi olup Rabbine isyan ettiğinden bizzat kendine düşmanlık yapacaktır. Hepsi belli bir müddet yeryüzünde yaşayıp, onun nimetlerinden istifade edecekler; orada yaşayacak, orada ölecekler. Kıyametle bu süre sona erecek, yeni bir sayfa açılacak, akşamı olmayan bir gün doğacak ve herkes orada yeniden dirilip topraktan çıkarılarak Allah’ın huzuruna sevk edileceklerdir.

Burada şu inceliğe dikkat çekmekte fayda vardır: Âdem’e başlangıçta melekler tarafından gıpta edilmiş ve hepsi ona secde etmişlerdi. Onun başında vuslat tâcı, bedeninde kerâmet elbisesi, belinde Allah’a yakınlık kemeri, boynunda Hakk’a yakınlık gerdanlığı vardı. Yaratılanlardan hiçbiri mevkice ondan daha üstün değildi. Hiçbir kimse onun eriştiği yüceliklere ulaşamamıştı. Bir an bile kesilmeksizin ona: “Ey Âdem, Ey Âdem” diye daima iltifatla nida ediliyordu. Ancak işlediği bir hata yüzünden elbiseleri soyuldu, bazı üstün meziyetlerinden mahrum edildi ve mekanı değiştirildi, bütün işleri altüst oldu. Allah’ın her türlü ikramlarla taltif ettiği ilk insan, bir hata yüzünden böyle bir cezaya çarptırılırsa, bir çok günah işleyen diğer insanların halinin nice olacağını teemmül etmek gerekir.

O halde yeniden diriliş gününde kaybedenlerden olmamak için şu ilâhî talimatlara kulak verin:

A'râf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A'râf Suresi 24. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.