A'râf Suresi 56. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
A'râf Suresi 56. ayeti ne anlatıyor? A'râf Suresi 56. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
A'râf Suresi 56. Ayetinin Arapçası:
وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًاۜ اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ
A'râf Suresi 56. Ayetinin Meali (Anlamı):
Yeryüzü düzene konduktan sonra orada fitne fesat çıkarıp bozgunculuk yapmayın. Azâbından korkarak ve rahmetini umarak O’na dua edin. Hiç şüphesiz Allah’ın rahmeti, iyilik eden ve işini güzel yapanlara pek yakındır.
A'râf Suresi 56. Ayetinin Tefsiri:
Dua,
âdâbına riâyet ederek kulun ihtiyaçlarını Rabbinden istemesidir. Dua, mü’minin
istinatgâhı ve kulluğun özüdür. Allah’ın huzuruna arzedilen bütün dualara icâbet
olunur ve bunlar bir bir kabul edilir. Zira Rabbimiz: “Bana dua edin, size
cevap vereyim” (Mü’min 40/60) buyurur. Ancak duanın kabul edilmesi için
Allah Teâlâ’nın razı olacağı bir ihlas, samimiyet, gönül kırıklığı, tazarru ve
niyaz halinde yapılmalıdır. Bağırıp çağırmak, emreder gibi istemek doğru
değildir. Bu sebeple burada bize Rabbimize yalvara yakara, gizlice, için için,
azabından korkarak ve rahmetini umarak dua etmemiz emredilmektedir. Bu hususta
haddi aşanları Allah’ın sevmediği ihtarı yapılırken; güzel işler yapan, yaptığı
işi güzel yapan, daima iyilik peşinde olan, her türlü bozgunculuktan uzak duran
ihsan sahiplerinin Allah’ın rahmetine erecekleri müjdesi verilir.
Ebu
Mûsâ el-Eş‘ârî’nin naklettiği şu hadise duada takınılması gereken edebi
açıklar:
Biz
Allah Resûlü (s.a.s.)’le beraber bir gazada bulunuyorduk. İnsanlar yüksek sesle
tekbir getirmeye başladılar. Peygamberimiz:
“ Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz sağıra veya burada olmayana
dua etmiyorsunuz. Bilakis siz işiten, bilen ve sizinle beraber olana dua
ediyorsunuz” buyurdu.” (Buhârî, Tevhid 9; Müslim, Zikir 44-45)
56.
âyette geçen “Yeryüzü düzene konduktan sonra orada fitne fesat çıkarıp
bozgunculuk yapmayın” yasağından şu mânaları anlamak mümkündür: Cenâb-ı Hak
yeryüzünü yaratmış, düzenini tesis etmiş ve kullarının ihtiyaçlarını temin
edecek bütün nimetleriyle onu insanoğlunun emrine âmâde kılmıştır. Ayrıca nasıl
bir kulluk yapacaklarını bildirmek üzere peygamberler ve kitaplar göndermiştir.
Bu nimetlerin Allah’ın razı olacağı şekilde kullanılması ve kurulan bu düzenin
korunup devam ettirilmesi vazifesini de yine insana yüklemiştir. Bu vazifeyi
başarıyla ifa edebilmek için “bozgunculuk yapmayın” şeklindeki ilâhî
tâlimatı iyi anlamak ve gereğini tatbik etmek mecburiyeti vardır. Hülasa olarak
ifade etmek gerekirse insana dünyadaki hiçbir düzenli şeyi bozmama emri
verilmiştir. Bu bağlamda öldürme, yaralama, gasp ve hırsızlık gibi insana
verilen zararlar; inkâr ve bid‘atlerle dine verilen zararlar; zina, livata,
zina iftirası gibi insan onuruna, namusuna ve aileye verilen zararlar; sarhoş
edici şeylerle akla verilen zararlar bu yasağın şumûlüne girmektedir. Çünkü
dünya hayatında insanlara ait beş temel hak ve menfaat konusu vardır: Can, mal,
nesep, din ve akıl. İşte “Bozgunculuk yapmayın!” buyruğu bütün bu hak ve
menfaatlerle bunların muhtevasına giren diğer şeylerin korunmasını gerektirir.
Bunlar korunmadığı ve bunları korumak için gereken çalışmalar yapılmadığı
takdirde dünyada karışıklıkların çıkmasına ve düzenin bozulmasına engel olmak
mümkün değildir.
O
halde Rabbinizin kâinatta nasıl bir düzen içinde işlerini yönettiğini ibretle
seyredip, siz de hayatınızı aynı düzen içinde devam ettirmeye çalışın ve âhiret
gerçeğini aklınızdan çıkarmayın:
A'râf Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
A'râf Suresi 56. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR