A'râf Suresi 77. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

A'râf Suresi 77. ayeti ne anlatıyor? A'râf Suresi 77. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

A'râf Suresi 77. Ayetinin Arapçası:

فَعَقَرُوا النَّاقَةَ وَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ

A'râf Suresi 77. Ayetinin Meali (Anlamı):

Derken o dişi deveyi kesip öldürdüler, böylece Rablerinin emrinden dışarı çıktılar ve: “Ey Sâlih, eğer gerçekten sen peygamberlerden isen bizi tehdit edip durduğun azabı getir de görelim!” diye meydan okudular.

A'râf Suresi 77. Ayetinin Tefsiri:

Kur’ân-ı Kerîm’de peygamberlerin hitap ettiği kitleler dikkate alındığında, bunlar içinde hem dünyada hem de âhirette birbiriyle hep münâkaşa halinde olan iki grubun var olduğu görülür. Müstekbirler ve mustaz‘aflar. Müstekbirler, gurur ve kibre kapılarak ilâhî hakîkatleri kabul etmemekte direnip büyüklük taslayan zorbalardır. Mustaz’aflar ise müstekbir kesimin zayıf ve hor gördüğü, değer vermediği, baskı altında tutup istedikleri istikamette yönlendirmeye çalıştıkları zavallı, biçâre kimselerdir. İşte Semûd kavmi içinde bulunan bu zorbalar, zayıf, fakir ve kimsesiz mü’minleri baskı altında tutarak imanlarından vazgeçirmeye çalışmışlar ve kendilerinin kâfir olduklarını açıkça ilan etmişlerdir. Bu yetmiyormuş gibi, deveye dokunmama hakkında Hz. Sâlih’e verdikleri sözden cayıp Allah’ın emrine karşı gelerek deveyi kesmişler, Hz. Sâlih’ten de kendilerini tehdit ettiği azabı getirmelerini isteyecek kadar ileri gitmişlerdir. Böylece başlarına ilâhî azabın gelmesi kesinleşmiş ve kendilerini yakalayan şiddetli bir deprem ile helak edilmişlerdir. Hz. Sâlih, “Ey kavmim! Ben size Rabbimin buyruklarını tebliğ ettim, size samimi olarak nasihatte bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyordunuz” (A‘râf  7/79) diyerek kavminin helak edilmesine duyduğu üzüntüyü dile getirmiş olsa da, artık karara bağlanmış ve vuku bulmuş bir azap için yapılacak bir şey kalmamıştır.

Tebük seferinde ashâb-ı kirâm, Semûd kavminin helâk olduğu yerden geçerken Peygamber Efendimiz (s.a.s.):

“–Bu taştan oymalı evlere hüzünle girin! Buradan bir şey de almayın! Çünkü burada azgın bir kavme azâb-ı ilâhî geldi...” buyurmuşlardı. Sahâbe-i kirâm:

“–Yâ Resûlallah, kırbalarımıza su doldurduk. Hattâ bu su ile hamur yaptık!” dediler. Peygamber (s.a.s.):

“–Sularınızı boşaltın, hamurlarınızı da dökün!” buyurdu. (Buhârî, Enbiyâ 17)

Bir diğer rivayette Efendimiz, bu tavsiyesinin sebebini açıklarken: “Onların yaşadığı felâketin sizin başınıza da gelmesinden endîşe ettim” buyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 117)

Bu ibretli hâdiseden, ilâhî kahrın tecellî ettiği beldelerde, isyân ve günah yüklü mekânlarda mânen devam eden o kahrın in’ikâsına mâruz kalmamak için oralarda bulunmamak, zarûreten geçmek gerektiğinde ise süratle geçmek îcâb ettiği anlaşılır.

Günümüz batı toplumlarında bir kangren haline dönüşen korkunç sapıklığın derin izlerini taşıyan Lut kavminin kıssası da pek ibretlidir:

A'râf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A'râf Suresi 77. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...