A'râf Suresi 96. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
A'râf Suresi 96. ayeti ne anlatıyor? A'râf Suresi 96. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
A'râf Suresi 96. Ayetinin Arapçası:
وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْقُرٰٓى اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ وَلٰكِنْ كَذَّبُوا فَاَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
A'râf Suresi 96. Ayetinin Meali (Anlamı):
Eğer o ülkelerin halkı iman edip Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden boluk ve bereket kapılarını açardık. Fakat onlar gerçeği yalanladılar. Biz de işledikleri günahlar yüzünden onları ansızın yakalayıverdik.
A'râf Suresi 96. Ayetinin Tefsiri:
Burada
göğün ve yerin bereket kapılarının açılmasının iki mühim sâiki beyân edilir.
Bunlar iman etmek ve günahlardan sakınıp Allah’a karşı derin bir takvâ
hissiyâtı içinde olmaktır. Eğer helak edilen o ülke halkları, bu hususlara
dikkat etseydiler, helak olmayacak, aksine gökten ve yerden elbette büyük
bereketlere nâil olacaklardı. “Bereketler”den maksat, gökten ve yerden
insanoğluna ihsan edilen maddî ve manevî bütün hayırlar, nimet ve ihsanlardır.
Burada özellikle “nimet” değil “bereket” kelimesinin kullanılmasında bir
incelik vardır. Çünkü önemli olan nimet değil, nimetteki berekettir. Bu
sebeple: “Onlara nimetleri kat kat artırırdık” değil, “verdiğimiz nimetleri
bereketli kılardık” buyrulmuştur. Fakat bahsi geçen kavimler, “iman ve takvâ”
yolunu değil, “inkâr ve günah” yolunu tercih ettikleri için ilâhî kahra
uğramışlardır:
A'râf Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
A'râf Suresi 96. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...