Araf Suresinin 101. Ayeti Ne Anlatıyor?
Araf suresinin 101. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Her dert ve sıkıntının toplumları Allah’a yönelten bir uyarıcı olduğunu bildiren âyet; Araf suresinin 101. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da buyrulur:
تِلْكَ الْقُرٰى نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْبَٓائِهَاۚ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۚ فَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا بِمَا كَذَّبُوا مِنْ قَبْلُۜ كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الْكَافِر۪ينَ
İşte o ülkeler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler. (A‘râf, 7/101)
ALLAH, İNKÂRDA ISRAR EDENLERİN KALPLERİNİ MÜHÜRLER
Bilgi:
Peygamberlerin apaçık mucizelerine rağmen, inkârda direnen kavimlerin maruz kaldıkları felaketlerin bir kısmı Kur’an’da anlatılmıştır. İslam davetine muhatap olanların, bu anlatılanlardan ibret almaları istenmektedir. İman etmemeleri durumunda ya bir felaketle yok olup gidebilecekleri veya küfürde ısrar ve inatları yüzünden kalplerinin mühürlenebileceğine işaret edilmektedir. Zira insanın kalbi mühürlenince, daha önce inkâr ettiği şeyleri kabul etmesi veya inanıp benimsediği şeyleri terk etmesi çok güçtür.
Mesaj:
İnkârda ve günahta ısrarın, zamanla aklı kullanma ve sağlıklı düşünme yeteneğini yok ettiğini, bunun da kalbin mühürlenmesi anlamına geldiğini biliriz.
Kelime Dağarcığı:
Nebe’/Enbâ: Haber/haberler.
Beyyine: Delil, mucize.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlar hâlâ şu gerçeği anlamadılar mı ki, eğer biz dilemiş olsak, günahları yüzünden onları da benzer musîbetlere uğratıp helâk ederiz. Ne var ki, biz onların kalplerini mühürlüyoruz da gerçeği işitemez oluyorlar.
- İşte helâk ettiğimiz o ülkeler: Rasûlüm! Onların ibret dolu haberlerinden bazı sahneleri sana anlatıyoruz. Gerçek şu ki, peygamberleri onlara apaçık deliller, mûcizeler getirdi. Fakat onların, daha önce de yalanladıkları gerçeklere inanmaya hiç niyetleri yoktu. Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler.
Dünya âdeta iki kapılı bir han gibidir; bir taraftan dolmakta bir taraftan boşalmaktadır. İnsan hayatının başlangıcından günümüze kadar kim bilir kaç nesil yok olmuş, yerine kaç nesil gelmiştir. Sonra gelenler, kendilerinden önce gelenlerin hayat hikayelerinden ve yaşadıkları tecrübelerden ibret ve ders almalıdırlar. Burada özellikle Nûh, Âd, Semûd, Lût ve Şuayb kavimlerinin kalıntıları üzerinde mesken tutan toplumlara, bunlar arasında da Kur’an’ın ilk muhatabı olan Mekkelilere hususi bir ikaz olduğu âşikârdır. Seleflerinin yolunu tuttukları takdirde, başlarına neyin geleceği ve akıbetlerinin ne olacağı gayet net bir şekilde kendilerine haber verilmiştir. Bu takdirde günahları sebebiyle musibete uğrayacak ve kalpleri de mühürlenecektir. Olan biten hâdiselerden ibret alma ve hakikati bulma melekelerini kaybedeceklerdir. Nitekim, bir kısım kıssaları haber verilen Nûh, Âd, Semûd, Lût ve Şuayb kavimlerinin durumu buna en ibretli misal teşkil etmektedir.
Âyetlerde geçen “Allah’ın kalpleri mühürlemesi”nden maksat, insanların kendi tercihleri olan küfürlerinin, psikolojik olarak idrak ve anlayış kabiliyetlerini kapatması, manevî duygularını dumura uğratmasıdır. Hâsılı onlar, kendi inkârları, kendi yanlış tutum ve davranışları sebebiyle bu hale düşmüşlerdir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com