Araf Suresinin 12. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Araf suresinin 12. ayetinde ne anlatılıyor? İblis’in isyan etme sebebini anlatan âyet; Araf suresinin 12. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da buyrulur:

قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَۜ قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۚ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ

Allah buyurdu: “Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?” (İblis), “Ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.” dedi. (A‘râf, 7/12)

ŞEYTAN KENDİNİ ÜSTÜN GÖRÜNCE ALLAH’A İSYAN ETTİ

Bilgi:

Allah, ilk insan Hz. Âdem -aleyhisselâm-’i çamurdan yaratıp şekillendirdikten sonra bütün meleklere ve cinlerden olan İblis’e Hz. Âdem -aleyhisselâm-’e saygı anlamında secde etmelerini emretti. Bütün melekler Allah’ın secde emrini yerine getirdi. İblis ise kendince akıl yürütüp, kendisinin ateşten, Âdem’in ise çamurdan yaratılmış olduğunu ileri sürerek, bu durumun kendisini üstün kıldığını söyledi ve isyan etti.

Mesaj:

  1. Allah’ın emirlerine mutlak olarak itaat ederiz.
  2. Allah’ın emirlerine karşı gelmenin, hiçbir aklî ve mantıkî gerekçesi olamaz.
  3. Hatada ısrar etmek şeytanın tavrıdır.

Kelime Dağarcığı:

Secde: İtaat ve saygı ile eğilmek, boyun eğmek, yere kapanmak.

Emir: Bir işin yapılmasını kesin olarak istemek, buyurmak.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Allah: “Ey İblîs! Emrettiğim zaman seni secde etmekten alıkoyan nedir?” diye sordu. İblîs: “Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten onu ise çamurdan yarattın” dedi.
  2. Allah: “Öyleyse hemen in o cennetten! Orada büyüklük taslamaya hakkın yok. Haydi defol! Çünkü sen aşağılık kimselerden birisin!” buyurdu.

İblîs, Âdem’e secde etmemesinin gerekçesi olarak kendisinin ondan üstünlüğünü ileri sürmüştür. Bu anlayışa göre üstün olanın, aşağı derecedeki birine secde etmesi münâsip değildir. O halde Allah’ın bile olsa verilen bu emir şeytânî akla uygun gelmemektedir. Anlaşılan o ki; Âdem’e secde emrine kadar Allah Teâlâ, İblîs’in içinde taşıdığı isyan duygularını harekete geçirecek hiçbir emir vermemiş ve imtihan etmemişti. Dolayısıyla İblîs’in o zamana kadar meleklerin arasında bulunması ve isyan etmemesi, hâdiselerin kendi istek ve temâyüllerine uygun tarzda gerçekleşmesiyle alakalı idi. Âdem’i yaratıp ona secdeyi farz kılınca, bu imtihan İblîs’in isyan duygularını harekete geçirmiş ve onun o zamana kadar gizlediği iç yüzünü ortaya çıkarmıştır. Kendini Âdem’den daha üstün görüp, kibre kapılarak secdeden kaçınmıştır. Bunun üzerine Allah Teâlâ ona, içinde bulunduğu cennetten yahut melekler arasından inmesini; oradan defolup çıkmasını, onun artık aşağılık kimselerden olduğunu söylemiştir. Çünkü o makamda kibirlenip gururlanmak doğru değildir. O yüce makam, ancak haddini bilen, taat ve tevazu sahibi kimselere mahsustur.

  1. âyette geçen اَلصَّاغِر۪ينَ (sâğirîn) kelimesi, “kendi kendini zelîl eden, haysiyetini çiğnettiren, aşağı ve bayağı kimse” mânasına gelmektedir. İblîs, sadece Allah’ın yarattığı bir kul olduğu halde, kendini beğenen, büyüklük taslayan düşüncesiyle, zillet içinde olmayı bizzat kendisi istedi. Yapacağı secdenin, asaletini ve şerefini alçaltacağını düşünerek kendini yaratan Rabbinin emrine küstahça karşı geldi. Üstünlük ve mükemmelliği hakkında, sanki bunlar ona aitmiş gibi gurur, kibir ve kendini beğenmişlik tasladı. Dolayısıyla bu durum, onu aşağılamış, sefil ve bayağı bir hale getirmiş ve bu alçaklığın sorumlusu da bizzat kendisi olmuştur.

Âyet-i kerîmelerden şöyle bir işârî mâna anlaşılması mümkündür:

Âdem’e secde edilmesi ve kendisine secde edenlerden üstün olması, yaratıldığı balçığın üstünlüğünden değil, yaratılmış olduğu çamurun bizzat Allah tarafından yoğrulmuş olmasından kaynaklanır. Nitekim Allah Teâlâ: “Ey İblîs! Bizzat iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir?” (Sād 38/75) buyurur. Diğer taraftan Âdem’in meleklerden üstün ve faziletli olması, ona Allah’ın kendi ruhundan üflemesi sebebiyledir. Nitekim âyet-i kerîmede “İnsana kendi ruhumdan üflediğim zaman…” (Hicr 15/29) buyrulur. Yine ruhun üflenmesi sırasında Cenâb-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarıyla onda tecellî etmiş olmasındandır. İşte bu sırdan dolayı Allah Teâlâ Âdem’in çamurdan olan kalıbını düzeltip ona şekil verdikten sonra, meleklere hemen ona secde etmelerini emretmemiş; bilakis ona ruh üfledikten sonra emretmiştir. Nitekim Allah Teâlâ meleklere: “Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Ben ona güzel ve düzgün bir şekil verip rûhumdan üflediğim zaman, siz de hemen onun önünde secdeye kapanın!” (Sād 38/71-72) buyurur. Çünkü Âdem, ancak kendisine ilâhî ruh üflendikten sonra tecellîyi kabul edecek hâle gelmiştir. Bu da tecellîye mazhar olacak ruhun letafet ve nûrâniyeti ile çamurun ilâhî feyzi kabul etmesinden ve tecellî sırasında onu tutmasıyla gerçekleşmiş; ancak bundan sonra meleklerin kendisine secde etmesine lâyık hale gelmiştir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 181-182)

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com