Araf Suresinin 128. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Araf suresinin 128. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Takva sahiplerinin güzel ve mutlu sona ulaşacağını bildiren âyet; Araf suresinin 128. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da buyrulur:

قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهِ اسْتَع۪ينُوا بِاللّٰهِ وَاصْبِرُواۚ اِنَّ الْاَرْضَ لِلّٰهِ۠ يُورِثُهَا مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ

Mûsâ kavmine dedi ki: “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. O, kullarından dilediğini oraya hâkim kılar; (güzel) sonuç, (Allah’tan korkup günahtan) sakınanlarındır.” (A‘râf, 7/128)

GÜZEL VE MUTLU SON, TAKVÂ SAHİPLERİNİNDİR

Bilgi:

Mûsâ peygamber, inananlara bir taraftan Allah’a sığınıp dinleri ve özgürlükleri uğrunda başlarına gelenlere sabırlı olmalarını öğütlerken, diğer taraftan da dünyanın yegâne sahibinin Allah olduğunu, Firavun’un zulmünün mutlaka son bulacağını söylüyordu. Hz. Mûsâ -aleyhisselâm-, neticede dünya ve ahiret mutluluğunu ancak takvâ sahiplerinin, yani Allah’a samimiyetle inanıp bu inançlarının gerektirdiği sorumluluk bilinciyle yaşayanların hak edeceğini anlatıyordu. Ümitlerini yitirmemeleri gerektiğini telkin ediyordu.

Mesaj:

  1. Her türlü sıkıntıda Allah’a sığınır ve O’ndan yardım dileriz.
  2. Allah, her şeyin sahibidir ve her şeye gücü yeter.
  3. Takvâ sahipleri yani Allah'ın buyruklarını yerine getirmede sorumlulukla hareket edenler sonunda mutlaka sevineceklerdir.

Kelime Dağarcığı:

Takvâ: Allah korkusu, sorumluluk bilinci.

Müttakî: Takvâ sahibi olan, Allah’a saygısızlık etmekten kaçınan.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Mûsâ, kavmine şu tenbih ve tesellide bulundu: “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin! Şüphesiz bütün yeryüzü Allah’ındır; ona kullarından dilediğini vâris kılar. Unutmayın ki, hayırlı son, nihâî zafer, ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.”
  2. İsrâiloğulları Mûsâ’ya: “Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da hep işkence gördük, eziyetlere uğradık” diye sızlandılar. Bunun üzerine Mûsâ: “Ne biliyorsunuz, bakarsınız Rabbiniz düşmanlarınızı helâk eder ve nasıl amel edeceğinizi görmek için onların yerine sizi yeryüzünde hâkim kılar” dedi.

Mûsâ (a.s.) onlara Allah’tan yardım dilemelerini ve sabırlı olmalarını tavsiye etti. Çünkü bütün güç ve kuvvet Allah’ın kudret elinde olup, O dilemeyince hiç kimsenin bir şey yapması mümkün değildir. O halde O’na güvenmek, acele etmemek, sabır ve teenniyle hareket etmek ve ümitsizliğe düşmemek gerekir. Bütün yeryüzü Allah’a ait olduğu gibi Mısır ülkesi de O’nundur. Oraya kullarından dilediğini vâris kılma yetkisi de O’na aittir. Ancak güzel akıbet, hayırlı netice Allah’tan korkan, günahlardan sakınan gerçek takvâ sahibi kullar için gerçekleşecektir. Bu tavsiyesi ile Hz. Mûsâ kavmine, tam olarak Allah’a güvenip dayandıkları, yardımı sadece O’ndan istedikleri, sabra sarıldıkları ve güzel bir takvâ hayatı yaşadıkları takdirde istikballerinin parlak olacağı müjdesini vermekteydi. Ancak onlar yapılan bu tavsiye ve verilen müjdeden pek teselli olmadılar.

Hz. Mûsâ’ya şikayet ve serzenişte bulundular. Onun peygamber olarak gelmesinin durumu değiştirmediğini; ondan önce de ondan sonra da hep eziyete maruz kaldıklarını söylediler. Onlar, “öncekiyle” Hz. Mûsâ’nın doğumu sırasında yapılan eziyeti ve erkek çocuklarının öldürülmesini; “sonrakiyle” de bu defa yapılması söylenen eziyetleri kastediyorlar, bir an önce bu çileli hayattan kurtulma arzularını dile getirmek istiyorlardı. Bunun üzerine Hz. Mûsâ, Allah’tan aldığı bilgiye dayanarak onların sızlanmalarını durdurmak ve istikbale yönelik gönüllerinde umut çiçekleri yeşertmek düşüncesiyle, Cenâb-ı Hakk’ın, yakın bir zaman içinde düşmanları olan Firavun ve kavmini helak edeceği ve yerlerine kendilerini hakim kılacağı müjdesini verir. Fakat bunun da bir imtihan olduğunu; nimetin kıymeti bilinince mükâfâta, bilinmeyince ise ilâhî kahır ve intikam tecellisine sebep olacağını hatırlatmadan edemez.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com