Araf Suresinin 162. Ayeti Ne Anlatıyor?
Araf suresinin 162. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Nankörlük ve zulmün cezasız bırakılmayacağını bildiren âyet; Araf suresinin 162. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Ayet-i kerimede buyrulur:
فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ۟
Sonra içlerinden (hakkı çiğneyerek) zalim olanlar, sözü değiştirip kendilerine söylenenden başka bir şekle soktular. Biz de (hakkı çiğneyip) zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik. (A‘râf, 7/162)
NANKÖRLÜK VE ZULÜM CEZASIZ BIRAKILMAZ
Bilgi:
Önceki ayetlerde; Hz. Mûsâ’nın -aleyhisselâm-, İsrailoğulları’nı kendilerine vaad edilen topraklara götürürken kırk yıl boyunca Sînâ çölünde dolaştıkları ve sıkıntılar çektikleri, sonra Allah’ın onlara bazı ihsanlar yaptığı anlatılmıştı. Bu ayette; onların bu nimetlere şükretmeleri gerekirken içlerinden bazılarının haksızlık ve nankörlük ederek Allah’ın sözünü değiştirdikleri anlatılmaktadır. Allah’ın emirlerini bozmaya kalkışarak kendilerine söylenenlerin tam tersini yapanlar, sonuçta zulüm ve günahları yüzünden ağır bir azap ile cezalandırılmışlardır.
Mesaj:
- Allah’ın her türlü nimetine şükrederiz, nankörlük etmeyiz.
- Allah’ın emirlerine itaat eder, isyan etmeyiz.
Kelime Dağarcığı:
Tebdîl: Değiştirme.
Ricz: Azap, musibet.
Semâ: Gökyüzü.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Bir zamanlar onlara şöyle buyurduk: “Şu şehre yerleşin, oradaki nimetlerden istediğiniz gibi yiyin, için. «Günahlarımızı bağışla ey Rabbimiz!» deyip şehrin kapısından alçakgönüllülükle eğilerek girin ki biz de hatalarınızı bağışlayalım. Böyle doğru ve güzel davranışlarda bulunanları fazlasıyla ödüllendireceğiz.”
- Fakat onlardan zulmedenler, kendilerine söylenen sözü değiştirip başka bir şekle koydular. Biz de, zulmü âdet hâline getirmelerinden dolayı üzerlerine gökten korkunç bir azap indirdik.
Bahsedilen şehir Kudüs veya Erîha’dır. İsrâiloğulları’ndan oraya girip yerleşmeleri, orada istedikleri nimetlerden yiyip içmeleri, bağışlanma dilemeleri ve şehrin kapısından da başlarını eğerek tevâzu içinde girmeleri istenir. Böyle yaptıkları takdirde büyük mükâfatlara nâil olacakları müjdelenir. Fakat onlar bu konuda da haksız davranma yolunu tercih ederler ve gökten üzerlerine inen büyük bir azaba uğrarlar. (bk. Bakara 2/58-59)
İsrâiloğulları’nın “Ya Rabbi! Affet, günahlarımızı bağışla!” mânasında الحطة (hıtta) değil de bir harf ilâvesiyle arpa dânesi mânasında اَلْحِنْطَةُ (hınta) demeleri ve bu yüzden azaba uğramalarında şöyle bir nükte yer almaktadır: “Onlar, söylemeleri istenen kelimeye bir harf ekleyerek «hıtta» yerine alayvâri bir şekilde «hınta» dediler ve bahsedilen azaba uğradılar. Bu hâdise, dini mevzularda bir ilavede bulunmanın ve bidat çıkarmanın gerçekten ne kadar tehlikeli ve zararlı bir durum olduğunu göstermektedir. Ayrıca söz amelden her bakımdan noksan ve geridedir. Şu halde sözü değiştirmek böyle bir azabı gerektirdiğine göre, fiil ve ameli değiştirmenin ne kadar daha büyük bir cezayı gerektirdiğini düşünmek lazımdır. (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 363)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com