Araf Suresinin 23. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Araf suresinin 23. ayetinde ne anlatılıyor? Günahların nasıl silindiğini bildiren âyet; Araf suresinin 23. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da buyrulur:

قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ

(Âdem ile eşi) dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!” (A‘râf, 7/23)

GÜNAHLAR İSTİĞFARLA SİLİNİR

Bilgi:

Allah, Hz. Âdem -aleyhisselâm-’ı ve eşini yaratıp cennete yerleştirdi. Sonra Rabbimiz onlara, oradaki her türlü nimetten istifade edebileceklerini, ancak imtihan olarak belli bir ağacın meyvesinden uzak durmaları gerektiğini söyledi. Âdem ve Havva -aleyhisselâm-, Şeytan’ın aldatmasıyla bu yasağı çiğneyip ilk günahlarını işlediler. Ancak onlar, Şeytan gibi hatalarını savunmak yerine, pişmanlıkla Allah’a istiğfar edip O’ndan bağışlanma dilediler. Allah da onları affetti.

Mesaj:

  1. Allah’ın yasaklarından her zaman uzak durmaya çalışırız.
  2. Bir şekilde işlediğimiz günahlardan pişmanlık duyarak Allah’tan af dileriz.

Kelime Dağarcığı:

İstiğfar: Kulun Allah’tan günahlarının bağışlanmasını istemesi.

Mağfiret: Allah’ın, kulun günahlarını bağışlaması.

Hüsran: Zarar ve ziyana uğramak, kaybetmek.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Hemen niyâza durdular: “Rabbimiz! Biz kendi kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen hiç şüphesiz ebedî kaybedenlerden oluruz.” (A‘râf, 7/23)

Âdem ve eşi, yaptıkları hatanın hemen farkında olup Allah’a bu şekilde tevbe ve istiğfar ettiler. Tevâzu ve mahviyete büründüler. Günahlarını itiraf edip gözyaşı döktüler. İlâhî dergâhın kapısında af ümidi içinde inlediler. Bakara sûresi 37. âyetteki “Âdem Rabbinden bir takım kelimeler aldı” ifadesiyle işaret edilen sözler, bu âyette haber verilen sözlerdir. Cenâb-ı Hakk’ın sorduğu suallere karşı İblîs’in verdiği cevapla Âdem ve Havva’nın verdiği cevaplar mukayese edildiği zaman, Âdem’in mizacı ile İblîs’in içyüzü arasında ne büyük bir fark bulunduğu anlaşılır. İblîs’in ateş ile çamuru kıyaslayarak ateşi daha üstün görmesindeki cehaletinin sırrı bu noktada açığa çıkar. İlâhî huzurda İblîs’in sergilediği kibrin kötülüğü ile Âdem ve eşinin gönüllerinden taşan tevâzu hissiyatının güzelliği idrakten uzak kalmaz. Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in: “Kim Allah için tevâzu gösterirse Allah onu yüceltir; kim kibirlenip büyüklük taslarsa onu da alçaltır” (İbn Mâce, Zühd 16) beyânının tecellileri, İblîs ve Âdem kıssasında muşahhas bir halde görülür.

Konuyla ilgili âyet-i kerîmelerin muhtevasından hareketle Âdem’in, sergilediği beş güzel hususiyetle saadet ve selâmete eriştiği anlaşılır. Bunlar emre karşı gelmeyi itiraf etmesi, pişmanlık duyması, nefsini kötülemesi, tevbeye yönelmesi ve rahmetten ümidini kesmemesidir. Buna karşılık İblîs’in de şu beş çirkin vasıfla bedbaht olduğu görülür. Bunlar günahını kabul etmemesi, pişmanlık duymaması, kendini kınamayıp azgınlığını Allah’a nispet etmesi ve rahmetten ümidini kesmesidir. Bununla birlikte Âdem ve Havva’nın tevbe ve istiğfara sarılması, affedilmelerine vesile olsa da cennetten kovulmalarının önüne geçememiştir.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com